ACILAR ELEMLER AĞLATIR BİZİ, TÜRKÜLER AĞITLAR ANLATIR BİZİ
Ömür/hayat dediğimiz bu uzun yolda sevinçlerle hüzünler, kederlerle neşeler, zaferlerle mağlubiyetler hep iç içe hep yan yana. Hiçbir devlet, hiçbir millet ve hiçbir fert bu gerçeğin dışına çıkamaz. Hepimiz başta kendimiz olmak üzere yakınlarımız, milletimiz, devletimiz… Zafer(başarı) kazanınca sevinir, mağlup olduğumuzda, yenilgi yaşadığımızda, bir acıya duçar olduğumuzda ise kederlenir üzülürüz. (Düğüne gider oynarız cenazeye gider ağlarız) Hayat bizlere devamlı sevinçler sunmadığı gibi biteviye de hüzünler yaşatmaz.
Milletlerin ortak hüzünler karşısında takındıkları tavırlar da farklı farklıdır. Duygusal bir millet olan Türk Milleti ortak acıları ve ortak sevinçleri yüksek perdeden yaşayan bir kültüre sahiptir. Böyle olmamıza sebep inancımız (İslam) ve coğrafyamızdır. (Akdeniz Kültürü) Bu kültüre, bu inanca sahip milletlerin bir özelliği de acıyı, kederi, hasreti, özlemi; sevinci, neşeyi, süruru… Çok hızlı ve yüksek perdeden yaşayıp erken unutması, bunların kalıcı olması, geleceğe tevarüs etmesi için pek bir şey yapmamasıdır. Hâlbuki bu acılardan ibret almak, elde edilen başarılardan gelecek nesillerimize moral, umut, güven çıkarmak için kalıcı hale gelmeleri şarttır. Bu eylemin değişik yolları vardır. İşte tam burada sanatlar ve sanatçılar devreye girer. Resimler, anıtlar, şiirler, hikayeler, romanlar, müziğin her türü, tiyatrolar, filmler…Maalesef bizler bunları pek başaramıyoruz.
Bendeniz bu yazımda tarihte yaşanmış binlerce hüzünlü hadiseden birkaçının sanatla buluştuğu zaman nasıl kalıcı hale geldiğini gösteren birkaç misal verip, kendimin de hem bu yaşanan son elim, büyük acı otel yangını ile ilgili, hem de daha önce yaşadığımız hadiselerden birkaçına yazdığım mısraları sizlerle paylaşacağım. İddiamı destekleyecek birkaç misal. Bakın tarihimizde çok fazla çok büyük acılar yaşanmış lakin bunlar sanatla buluşup kalıcı hale gelmediği için zihnimizde gönlümüzde yer bulamamıştır. Bunun aksine yaşanan daha küçük birkaç hüzünlü olay ise türkü olup sazın tellerine konup, oradan uçup gönlümüze taht kurunca yaşamaya devam ediyor. İşte iki misal:
AL KANLAR İÇİNDE KALAN CEMAL
1- Cemalım Türküsü: Çok sevdiği kocası Cemal zalimler tarafından öldürülünce küçük ve tek oğlu ile yapayalnız kalan bir Anadolu kadının yanık........
© Habername
visit website