DERDİME DERMAN ARARIM
Murdar Ölmemek İçin
Hayatta dermanı olmayan dert yoktur. Allah her derdin bir şifasını vermiştir. Bazı dertlerin dermanı da o derdin içinde gizlidir. Derdi yaşamak ve ne yaşadığını bilmek şifaya sebep olabilir.
Yaşadığımız bu hayatta şikâyet ettiğimiz ve çözmekte zorlandığımız birçok problemle iç içe bulunuruz. Nübüvvetten önce Allah’ın habibi (s.a.v) Mekke’nin şirk ve isyan derdinden bunalınca çözüm olarak kendisini HİRA mağarasına atmakta buluyordu. İnsanın kalbini söküp alan ve onu rahatsız eden bir şirk ve isyan alışkanlığına şahit olmak ve bunu düzeltememek gerçekten çok büyük bir sıkıntıdır. Konuşmak zor, susmak ayrı bir sıkıntı.
Hele yıllardır yaşanan Gazze saldırına alışıyor olmak, artık rutinleşmesine tahammül etmek, zulmün kanıksanmasına seyirci kalmak inanılır ve kabul edilebilir bir durum da değil. İlk zamanlarda sokağa çıkan, bağırıp çağıran, boykot eden, rahatsızlığını dile getiren ama “bizimle olmaz ki bu iş” deyip ipin ucunu bırakıveren, gündelik hayatına dalıp giden Müslüman tipi çok acı bir manzaranın göstergesi oluverdi. Zulümle barışmak ve onun gücünü benimsemek, Allah’ın inayetine sığınıp devinim göstermesi gerekirken tembellik ve boş vermişliğe sığınmak gerçekten çok vahim bir durum. Bireysel veya toplumsal konfor alanının bozulmasından endişe duyarak Gazze’yi kendi haline bırakmak çok acı bir yüz karası olarak kalacak.
Geçen günlerde çarşıda çok sevdiğim ve ilim ve irfanıyla ışık olmaya gayret eden bir hocamla karşılaşıp selamlaştık. Kısa süreli de olsa halimizden ve zamanın / ortamın şartlarından dertleştik. Çözüm bulamayıp yutkunduğumuz ve acziyetimizle yüzümüzü kızartan........
© Habername
