menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ÖZGÜRLÜK MÜ ÇILDIRIŞ MI?

3 1
latest

Özgürlük Kavramı Hakkında

Özgürlük kavramı, görünüş itibariyle oldukça sade ve basit, iç yüzü itibariyle ise çok derin ve karmaşık bir kavramdır. Karmaşık yönü, yeryüzündeki milyarlarca insanın kafasında ve gönlündeki özgürlük anlayışlarının birbirlerinden farklı oluşundan ileri gelir. Yine de genel olarak kabul görmüş manasıyla özgürlük, bir insanın birlikte yaşamak zorunda olduğu diğer insanların sınırlarını ihlal etmeksizin kendisine oluşturmuş olduğu konfor alanında kendi hür iradesiyle karar alabilme ve uygulayabilme rahatlığı, serbestliğidir.

Özgürlük denince ilk olarak 1789 Fransız Devrimi'nin "liberity" sloganı akla gelir. Fransız Devrimi'nin ve liberal düşüncenin fikir babalarından Jhon Locke, "toplumsal bir varlık olan insan, doğal olarak eşit ve özgürdür. Tüm insanlar doğal yaşam (ilkel toplum) döneminde eşit ve özgür bir şekilde hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu anlamda başkalarından izin alma, başkalarının boyunduruğu altına girme gereği duymamışlardır." der.

Fransız Devrimi'nin ve liberal-özgürlükçü düşüncenin bir diğer fikir babası J. J. Rousseau da tıpkı Locke gibi gerçek özgürce yaşamın, basit hayat süren bu eski çağ insanlarının döneminde olduğunu savunmuştur. Yine Rousseau'ya göre, ne zamanki insanlar, böyle bireysel ve doğal yaşantıdan toplu yaşama geçiş yapmışlar, tüm eşitsizlikler, insanın insanı kullanması, köleleştirmesi, sömürmesi faaliyetleri de baş gösterir olmuştur.

Buradan da anlayacağımız gibi, özgürlük fikrinin ilk savunucuları her ne kadar "Toplumsal Sözleşme" ile modern devlet-toplum örgüsünü sağlamış olsalar da bir bakıma bireysel özgürlükleri de henüz kundağındayken bizzat kendi elleriyle boğmuşlardır. Aslında bu kadarı bile özgürlük denilen şeyin gerçekliğin dışında, bir paradokstan ibaret olduğunun göstergesidir. Keza, "liberity" kavramını icad eden Batı, bugün özgürlük adına ilkel-vahşi kabile yaşantısını bile aşmış, marjinallik uğuruna tam bir anarşizm, kaos ve ahlaki çürüme çağına doğru sürüklenir hale gelmiştir. Öyle ki, Batı artık Sodom ve Gomore'yi belki de geride bırakmış durumdadır.

Batı'nın Özgür Çocuğu Nereye Gidiyor?

Aslında amacım kuru bir Batı hamaseti yapmak değil. Zira maddi güç ve teknik gelişimde eriştikleri nokta ortada. Ancak bu ilerlemenin bile altında yatan sömürgecilik ruhunu unutmamak gerekir. Buna paralel gönlünü ve ruhunu kaybeden Batı'nın içine düştüğü çukuru buyurun, siz değerlendirin ve neticeye yine siz karar verin.

Sözün burasında rahmetli Alev Alatlı'ya biraz kulak verelim. Sayın Alatlı vefatına yakın çıkardığı Nasihatname II-Hafazanallah isimli eserinde şöyle anlatıyor:

"Hollanda'ya birden fazla gitmişliğim var. Konya'dan biraz büyük bir ülke, görmediğim şehri kalmadı desem yeri. Size Pin Fortuyn'u ("ata" yerine koydukları sapkın bir siyasetçi) yazarken, Hollanda'dan bende ne kaldı diye düşünmeye durdum. Zihnimdeki hakim imaj camekanlardaki kadınlar... Sonra beyaz söveli, küçük pencereleri, parlak yeşil, mavi, kırmızı boyalı kapıları ile cicili bicili çocuksu........

© Habername