Abdülhamid kimdir?
Okuyucularım bilirler; üzerinde çalışmadığım, yeterli bilgi sahibi olmadığım konularda yazmamaya ve fikir beyan etmemeye özen gösteririm. Sultan Abdülhamid konusunu araştıran biri olarak adı sık sık siyaset sofrasına meze edilen II. Abdülhamid hakkında bir iki cümlede ben yazmak istiyorum.
1940’lı yılların sonuna kadar Abdülhamid dönemini görenler hayatta olduğu için toplumda gerçeğe yakın Sultan Abdülhamid algısı hakimdi… özellikle Necip Fazıl Kısakürek’in saf değiştirerek CHP ve Atatürk taraftarlığından uzaklaşarak siyasal islamcı olması ile beraber genel algı enteresan bir şekilde Abdülhamid lehinde şekillenmeye başlamıştır… Son yıllarda ise durumun tam tersine döndüğünü, Sultan Abdülhamid adının gereğinden fazla yüceltildiğini, onun bir devlet adamının ötesinde fevkalade bir şahsiyet olarak bizlere sunulduğunu görüyoruz.
Sultan Abdülhamid, Osmanlı’nın buhranlı bir zamanında tahta geçmiş, sıradan her padişahın yapması gerektiği gibi yapmış ve devletinin toprak bütünlüğünü korumaya çalışmıştır. Ne yazıkki bunda da başarılı olamamış bir hükümdardır.
Hüküm sürdüğü 33 yıllık dönemde Osmanlı Devleti pek çok (2 Türkiye büyüklüğünde) toprak kaybetmiştir.
Buradan tek tek yazmaya gerek duymuyorum.
Başarılı bir padişah değildir, ancak devletin o dönemki şartlarını göz önünde tuttuğumuzda başarısızlığı nedeniyle onu suçlamak haksızlık olacaktır. Bizim niyetimiz zaten Sultan’ı eleştirmek değil.
O halde neyi eleştiriyoruz?
Bir tarafta gerçek Sultan Abdülhamid var. İyisiyle, kötüsüyle, hatasıyla, sevabıyla devleti 33 yıl boyunca yönetmiş, iyi işler yapmaya çalışmış.
Mesela eğitim gibi belli başlı alanlarda iyi işler de yapmış, ancak genel çerçeveden baktığımızda
“başarısız olmuş” bir padişah.
Bir tarafta ise son yıllarda uydurulan, gerçek Sultan Abdülhamid’le ilgisi olmayan, kusursuz, insanüstü, abdestsiz yere basmayan, bütün dünyanın önünde saygıyla eğildiği “uydurulmuş Sultan Abdülhamid” modeli var. Biz bunu eleştiriyoruz.
Sultan Abdülhamid maalesef dünyanın önünde saygıyla eğildiği bir lider değildi. 93 Harbi’nde Rus ordusunun Yeşilköy’e dayanmasını fırsat bilen İngiltere, Sultan Abdülhamit’ten Kıbrıs’ı istemiş ve bunun için 48 saat süre tanımıştı. Acı ve üzücü olan ise Sultan Abdülhamid’e bu teklifi götüren İngiltere Başbakan’ı veya Dışişleri Bakanı değil, İstanbul elçisiydi. İngiltere, Osmanlı İmparatoru ile İstanbul elçisini muhatap etmişti! Bütün dünyanın sözde önünde eğildiği sultana yapılan muameleye bakınız...!!
Sonuçta ise İngilizlerin yardımı ile Ayastefanos anlaşması yapılarak İstanbul’a giren Rusların pençesinden kurtuluyoruz...!!
Bu durumda kim kimin önünde eğilmiş oldu anlamadım?
Sultan Abdülhamid’in Yahudilere toprak vermediği meselesi de maalesef doğru değil.
Siyonizm’in kurucusu kabul edilen Teodor Herzl’a toprak vermediği doğrudur ancak, Rothschild ailesi Sultan Abdülhamid zamanında Filistin bölgesinde toprak satın alarak kurmuş olduğu köylerin bugünkü İsrail’in temelini oluşturduğu yakın zamanda arşiv belgeleriyle ortaya çıkartılmıştır. (Detaylı bilgi edinmek isteyenler Sezai Balcı ve Mustafa Balcıoğlu’nun “Rothschildler ve Osmanlı İmparatorluğu” adlı eserini inceleyebilirler).
Sultan Abdülhamid’in baskıcı bir idare kurduğu da inkâr edilemez bir gerçektir. Amcası Abdülaziz’in şüpheli ölümü ve ağabeyi........
© Habererk
