Güce mi tapıyoruz, yoksa adalete mi?
Yaşamın olduğu her yerde mücadele, çatışma, kıskançlık, rekabet, ego, hırs ve güce tapma her zaman var olmuştur.
En tehlikelisi güce tapmaktır.
Güçperestliği, yani güce tapma veya güce aşırı değer verme, bireylerin ya da toplumların güç ve iktidara duyduğu aşırı hayranlık ve bağlılık durumudur. Güç, eğer doğru yönetiliyorsa insanlığa fayda sağlayabilir. Ancak kontrolsüz güç, güç değil; yıkım ve zulümdür.
Gücün daha fazla talep edilmesiyle ortaya çıkan bu durum, ahlâkî bir sorundur.
Güce tapmak, bireylerde egonun ve hırsın zirveye ulaşmasına yol açabilir. Bu durum, bireylerin sadece kendi çıkarlarına odaklanmasına ve empati, paylaşım, kıymet bilme gibi insani değerlerin ikinci planda kalmasına neden olabilir.
GÜÇ EL DEĞİŞTİRİRKEN ADALET UNUTULUYOR
Birçok insan, geçmişte yaşadığı haksızlıkları unutup gücü ele geçirdiğinde aynı hataları tekrar eder:
Kaynanası tarafından ezilen bir gelin, yıllar sonra oğlunu evlendirdiğinde, yaşadığı sıkıntıları unutur ve kendi gelinine benzer zulümleri yaşatır.
Zulme uğramış bir kişi, milletvekili seçilene kadar mazlum gibi davranır. Sürekli adalet talep eder. Ancak seçildiğinde ve gücü eline geçirdiğinde, uğradığı zulmü unutur ve baskıcı bir yönetim anlayışı sergileyerek çevresine daha büyük zararlar verir.
Burada beklenen, bireyin geçmişte yaşadığı haksızlıkları başkalarına yaşatmamasıdır. Ancak güç, egoyu ve nefsi beslediği için çoğu zaman tam tersi yaşanır.
GÜÇ TAPMAK TOPLUMSAL ADALETSİZLİĞİ........© Habererk
