Türk Ocaklarından şanına yakışan davranışlar
Türk Ocakları, Osmanlı adıyla anılan Türk Devletinin çöküşe doğru gittiği, büyük toprak kayıplarının yaşandığı bir dönemde, milli şuuru uyandırıp milletimizi ayağa kaldırmak amacıyla ve Askeri Tıbbiye’de okuyan 90 gencin zamanın aydınlarını harekete geçirmesiyle 1912 yılında kurulan bir dernek.
“Türklüğün nereye doğru gittiğini gören, ona göre çalışan keskin gözlü, doğru düşünceli Türkler vardır” diyerek Türkiye’de Türkçülüğün, milliyetçiliğin yerleşip kökleşmesinde emeği olan Yusuf Akçura, “Ben bir Türk’üm, dinim cinsim uludur” diyen Mehmet Emin Yurdakul, “Güzel dil Türkçe bize, başka dil gece bize” diye şiirler yazan Ziya Gökalp, yurdumuz işgale uğrayınca kendisine gelenlere, “Orada bir Türk Ocağı açınız ve mücadele ediniz” diyerek gönderen Mehmet Akif Ersoy, mücadele devam ederken de ona İstiklal Marşımızı yazdırtıp Meclis kürsüsünden okuyan Hamdullah Suphi Tanrıöver’le kurtuluşumuzun, Cumhuriyetimizin temelinde harcı, emeği olan niceleri hep Türk Ocağı mensubu idi.
Balkan savaşlarında, Çanakkale destanında, Kurtuluş Savaşımızda Türk Ocağı mensupları ön planda idiler. Zafer kazanılıp Cumhuriyetin temelleri atılıp devletimizin kurul ve kuralları oluşturulurken Atatürk’ün çevresinde yine Türk Ocaklı aydınlar vardı. Atatürk, “Biyolojik babam Ali Rıza Efendi, hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir” diyor, onların fikirlerinden faydalanıyordu.
1912 yılında Türk Ocaklarını kuranlar, birinci madde ve değişmez bir ilke koymuşlardı: “Ocak, “Türklüğün faidesine çalışır!”
Nitekim geçen ve gelen yönetimler bu ilkeden şaşmadılar. Şartlara göre yayınlarla, konferanslar ve çeşitli toplantılarla memleket meseleleri ile ilgili görüşlerini açıklamaktan geri durmadılar. Türk Dünyası ile ilgili........
© Habererk
