Teröre karşı devlet refleksi: Güçlü devlet nasıl davranır?
Devletin temel sorumluluğu; vatandaşının can güvenliğini sağlamak, ülke sınırlarını korumak ve kamu düzenini tesis etmektir. Bu sorumluluk, özellikle terörle mücadele gibi hayati konularda kendini daha da yakıcı biçimde gösterir. Dünya üzerinde güçlü olarak tanımlanan hiçbir devlet, bu tehditler karşısında sessiz kalmaz; tam tersine, doğrudan refleks gösterir ve bu refleksin dozunu, tehdidin büyüklüğüne göre artırır. Terörü yalnızca bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda bir egemenlik meselesi olarak gören devletler, bu alanda açık bir sıfır tolerans politikası izler.
Amerika Birleşik Devletleri’nin 11 Eylül 2001’de yaşadığı saldırı, bu anlayışın en çarpıcı örneklerinden biridir. Saldırıyı gerçekleştiren El Kaide örgütü sadece bir grup radikal militan değil, aynı zamanda bir küresel tehdit olarak kabul edildi. ABD, bu örgütü barındırdığı gerekçesiyle Afganistan’ı işgal etti, Taliban yönetimini devirdi ve yıllar sonra örgütün lideri Usame bin Ladin’i, başka bir ülkenin egemenlik sahasında, Pakistan’da öldürdü. sevenlerine cenazesini bile bırakmayıp cesedini okyanusa attı.Hiçbir uluslararası anlaşmaya ya da onaya başvurmadan yapılan bu operasyon, Amerika’nın teröre karşı “gerekirse dünyanın öbür ucuna giderim” anlayışının somut karşılığıydı. Daha dikkat çekici olan ise şu: Bin Ladin’in öldürülmesinden sonra ABD’de ne kongrede ne medyada ne de kamuoyunda onu yücelten tek bir ses bile çıkmadı. Böyle bir girişim, kamu düzenini tehdit eden propaganda sayılır ve anında cezai yaptırımlarla karşılık bulur.
Fransa da........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d