TÜRKİYEDE SİYASAL PARTİLER VE YENİ BİR SİYASAL TASARIM
TÜRKİYEDE SİYASAL PARTİLER VE YENİ BİR SİYASAL TASARIM
Dr. Aslan YAMAN
Özet
Ülkemizdeki Partiler; çeşitli sosyal ve siyasal krizlerle kapatılmalarına ve siyasal hayat sık sık kesintiye uğramasına rağmen iki ana eksen üzerinde birbirlerinin devamı olarak kurulagelmiştir. Başlangıcını 1838 yılına götürebildiğimiz siyasal partiler (özellikle muhalefet demek gerekiyor) Cumhuriyetin kurulmasından sonra Türk Milleti üzerine inşa edilecek Türkiye Cumhuriyeti’nin gerçekleştiricileri olarak düşünülmüş, ancak, devrimlerin politik çekişmelere araç edilmemesi için (bazı denemelere rağmen) uzun bir süre çok partili hayata izin verilmemişti. Atatürk’ün vefatından sonra iktidar olanlar kültür devrimini aynı istek ve hevesle devam ettirmemişler, hatta Türk Milliyetçiliği ideolojisini bir kenara koyarak ideolojik muhalefetini de beraberinde getiren adımlarla Cumhuriyeti değişik mecralara sürüklemişlerdir. Bu gelişmeler bir siyasal partilen yelpazesi oluşmasını sağlamış olmakla birlikte, günümüzdeki siyasal partilerin ideolojik temellerini bilmeksizin siyasal davranışlarını anlamlandırmak çok kolay değildir. Diğer yandan, Atatürk Devrimlerinin tamamlanması ve Türk Kimliğinin daha fazla aşındırılmasının önüne geçmek için kuruluş devri ideolojisini tavizsiz uygulayacak Türkçü bir iktidara ihtiyaç olduğu da ortadadır. Böyle bir iktidarın oluşması, mevcut siyasal bölünmüşlüğü dikkate aldığımızda yalnızca partilerin kademeli bir ittifak ile seçime katılmaları halinde mümkün olabilir görünmektedir.
A) Tarihi Bağlamında
Türkiye’deki siyasal partilerin kökenleri; 1838 yılında İngiltere ile imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmasının ülke ekonomisinde yarattığı tahribatla işlerini kaybeden imalatçı esnafın itirazlarına katılan ve ülkenin yarı sömürge haline geldiğini gören aydınların devleti kurtarmak için ürettikleri çözümlere dayanır. Aydınların küçük üreticiler ve esnafları arkalarına aldıkları yapılanmalar (yeniçeri ayaklanmaları dışında) saraya karşı muhalefetin dolayısıyla siyasal partilerin ilk nüvelerini oluşturmuştur. Daha öncesinde yönetim cihazı dışında yer alan herhangi bir siyasal organizasyona rastlanmaz.
Başta Namık Kemalolmak üzere, devletin kurtuluşuna reçete yazan aydınlar, 3 temel fikir etrafında toplandılar. Devletin tebaası olan çeşitli unsurları bir arada tutacağına inanarak Osmanlıcılık fikrini (başta Hıristiyanlar olmak üzere) tüm tebaaya benimsetmeye çalışırlarken,Balkanlarda yaşayan Hıristiyan unsurların birbiri peşi sıra ayrı devletler haline gelmeleriyle bu düşüncenin geçersiz olduğunu görmüşlerdi. Rumeli’de yeni kurulan devletlerin imparatorlukla bağı koptuktan sonra, bu kez Müslüman unsurları(Türk,Kürt ve Araplar) İslamcılık düşüncesi etrafında toplamaya çalıştılar. Bu fikir II. Abdülhamit tarafından da benimsenerek devlet politikası haline gelmiş olmasına karşın,beklentilerin aksine,Müslüman Araplar, Hıristiyan unsurlardan farklı bir tavır içinde olmamıştır. Aynı dinden olmanın devletin Müslüman unsurları arasında birlik sağlamaya yeterli olmadığı ortaya çıkınca, bu da terk edilerek devletin asli unsuru olanTürklerin ideolojisiön plana çıkarılmıştır.Türkçülük. Bu üç tarzı siyasete 2. Meşrutiyet döneminde Sosyalizm ve Batıcılık (Liberalizm) eklenip, Meşrutiyetin ilanından sonra kurulan siyasal partiler bu 5 fikir üzerine oturtulmuş, devlet yönetiminde benimsedikleri yaklaşım da iki farklı yönde şekillenmiştir.Merkeziyetçilik ve Adem-i Merkeziyet düşüncesi.
Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük, Batıcılık-Liberalizm, Sosyalizm
Genç Osmanlılar ( Namık Kemal, Ali Suavi, Ziya Paşa, Agâh Efendi, Menapirzade Nuri Bey, Mustafa Celalettin Paşa) Hareketi ile belirmeye başlayan vebu 5 temel fikir üzerine oturan partilerin toplumdaki sınıflara dayanan kökenleri olmadığından,o günden günümüze kurulan tüm siyasi partilerin programlarındabu fikirlerden izlerbulmak mümkündür. Partilerin, yelpazenin neresinde yer aldıklarına karar vermek için de program, söylem ve davranışlarında en çok vurgu yaptıkları konulara bakmak yeterli olmaktadır. Ülkemizdeki siyasal organizasyonların toplumsal sınıflar yerinefikirlere göre tasnif edilmesi,Avrupa siyasal partilerinde görülmeyen,farklı sınıfsal kökene ait grupların bir partiiçinde rahatçayer bulabilmesine imkân sağlamaktadır. Örneğin sermaye sahipleri ile işçiler aynı siyasal parti içinde birbirlerinden rahatsız olmadan siyaset yapabilmektedir.
Türkiye’de Siyasal Partiler adlı çok kapsamlı bir çalışma yapan Tarık Zafer TUNAYA ve diğer bazı önemli siyaset bilimci hocalarımızın görüşlerine göre de,Türkiye’deki siyasal partiler tarihi süreç içinde kesinti olmaksızın iki eksen üzerinde var olagelmiştir.Birinci eksende, Türkçülük ideolojisi ağır basan, üniter, milli ve merkezi devlet yapılanmasını esas alan, planlı kalkınma ve karma ekonomiden yana, ancak, özel kişi ve kuruluşların ekonomik teşebbüs sahibi olmasına imkân tanınmasını, hatta teşvik edilmesini kabul edenİttihat ve Terakki-CHP-CKMP-MHP, karşısında ise; Hürriyet ve İtilaf- Serbest Fırka- Demokrat Parti- Adalet Partisi- Anavatan Partisi-AKP yer almaktadır.Birinci eksende yer alan partilerin devlet yapılanmasındaki tercihleri, daha çok liberal, serbest piyasacı, kalkınmayı ve gelir dağılımında birbirine yakın gelir gruplarından oluşan bir toplumsal yapıyı önemsemeyen, devletin küçültülmesinden yanadır.Adem-i Merkeziyet düşüncesini ön plana çıkarmakta ve pek çok kamu hizmetinin yerine getirilmesi kararının yerel yönetimlere bırakılmasını önermektedirler. Karşı eksen doğal olarak merkezi bir devlet yapısından yanadır. Bu nedenle devlet çarkının döndürülmesinde merkeziyet-ademi merkeziyet konusu tartışılan konuların başında gelmektedir.İkinci eksende yer alan partilerin 19. Yüzyıl liberallerine rahmet okutacak kadar,liberal bir düzen ve devletin ekonomi içindeki payının azaltılmasını hedefleyen söylemleri vardır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin Kuruluşunu takip eden yıllarda,Kurucu Kadro tarafından büyük bir toplumsal dönüşüm gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Toplumda sınıf bilincinin olmadığı şartlarda devleti yöneten CHP’nin kendine dayanak olarak devlet bürokrasisini seçmesi ve devleti devrimin ideolojisini benimseyen bürokratik seçkinlerinin üzerine inşa etmesi sıradan vatandaş ile Cumhuriyet Devrimleri arasında derin bir uçurum oluşmasına yol açmıştır. Yüzyıllarca ihmal edilmiş, tek görevi cepheden cepheye koşmak olan Türkler, devletekarşı boynu bükük ve devletin yönetimine katılabilmekte edilgen kaldıklarından bazen kendi yararına işler ve hizmetleri bile şüpheyle karşılamıştır. Örneğin, savaştan dönen okuma yazma bilen eski askerlerin Köy Eğitmenleri olarak görevlendirilmesinden başlayarak, Köy Öğretmen Okulları ve Köy Enstitüleri sistemi eğitimin yaygınlaştırılmasında vatandaş desteğinin azlığı nedeniylebaşarılı olamamıştır. Aynı şekilde demiryollarının yapılmasına direniş nedeniyle arzu edilen uzunluklara eriştirilememiştir. Yine,ülke içinde zaman zaman görülen isyan ve başkaldırı hareketlerini de bu kapsamda ele almak gerekir.
Her ülkede olduğu gibi toplumsal dönüşümün güçlükleri ve ülkemizdeki uygulamalara duyulan tepki,serbest seçimlere geçilmesinden itibaren, çok kısa süreler hariç olmak üzere, seçmen tarafından ikinci eksende bulunan partilerin daha fazla tercih edilmesine neden olmuştur. İlki 1950’de gerçekleştirilen çok partili seçimlerden günümüze ülkemizdeki seçmen sosyolojisi @ birinci eksen ve ` ikinci eksen olarak şekillenmiş ve ikinci eksende yer alan partiler ya tek başlarına yada ittifak yaparakhemen her seçimi kazanmıştır. 1950 -1960 arasındaki DP’nin 1965’den itibaren AP’nin, 1970’lerin büyük kısmında kurulan ittifaklarla yine AP’nin, 1980’ler boyunca Anavatan ve 2000’ler boyunca AKP iktidarları buna örnektir.
Çok partili hayata geçiş uluslararası etkilerin bir sonucudur. Bu nedenle de çok partili ilk seçimden itibaren hem siyasal partiler hem de seçimler üzerinde derin bir uluslararası yönlendirme etkisigörülmüştür. Bu etkinin en yakın örneği 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Rusya’nın tahsil etmesi gereken 25 milyar dolarlık doğalgaz alacağını ertelemesi ve Mart 2023 Mart 2024 arasında her eve aylık 25 m3 doğalgazın bedava verilebilmesi için gaz bedelinin uzun vadeye yayarak tahsil etmek üzere anlaşma imzalamasıdır. Rusya tarafından yapılan bu güzellik dışında, Türk Siyasal Sisteminin esas oyuncuları olan siyasal partilerin tamamı sorgulanması gereken (!) ilişkilerle örülmüş ve siyasal sistem adeta yabancı istihbarat örgütleri tarafından kuşatılmıştır. Bu durum, kim iktidara gelirse gelsin bağımsız iç ve dış politika uygulanmasının önüne geçmekte, siyasal iktidarlar halkın yararı yerine derin ilişkiler içinde oldukları yapıların kısa veya uzun vadeli çıkarlarına uygun faaliyet göstermektedirler. AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türk Siyasal sisteminde görülmedik sürelerle hükümet etmesi, temelde muhalefet ve iktidarın aynı odaklar tarafından yönlendirilmesinin bir sonucudur.
Siyasal partilerin derin bağlarla kuşatılması yanında bu bağların toplumsal seviyede eşgüdümlenmesiiseistihbarat örgütlerinin yönetimindeki medya, sivil toplum kuruluşları, tarikatlar ve dini gruplar eliyle gerçekleştirilmektedir.Bu şartlarda, siyasal sistemimizin en önemli sorunu; siyasal partilerin tarikat ve dış istihbarat bağlarından kurtarılması haline gelmiştir. Bir şekli ile de dışarıdan destek almayan siyasal partinin seçim kazanması mümkün olamamaktadır.
B) Türkçülerin Durumu
1800-1920 arası büyük sıkıntılar ve dönüşüm çabalarıyla dolu olmasının yanında 1908 yılındaki meşrutiyetin ilanından hemen sonra, önce Kuzey Afrika’da, peşinden Balkanlar’da büyük savaşlara girmek zorunda kalan devlet, meşrutiyete uygun siyasal yapılanmasını tamamlayıp gerekli kurumlarını oluşturamadan doğu cephesinde Rusların ilerleyişini durdurmak ve Rus ordusu ile hareket eden kendi unsurları ile uğraşmak zorunda kalmıştı. Yemen’den Galiçya’ya kadar kanlı boğuşmalardan sonra 30 Ekim 1918 yılında imzalanan ateşkes anlaşmasına kadar geçen savaşların üstüne 1922 yılı sonuna kadar devam edecek ulusal kurtuluş savaşı ile 1909’dan 1922 sonuna kadar 13 yıl hiç durmadan savaşan ülke hem insan, hem maddi sermaye ve hem de o zaman kadar elinde tuttuğu varlıklarının tamamını kaybetmişti.
Osmanlı Devletinden Cumhuriyete 1908’de sahip olduğu toprakları dörtte biri ile çok azı okuma yazma bilen ve bin türlü hastalıkla boğuşan fakir, sanayisi ve iş kuracak sermayesi olmayan, ulaşım imkânları sınırlı, çok az üretebilen, küçük bir ekonomiye sahip, daha önemlisi, elinde yüzyıllar süren baskı ile kendi milli kimliği unutturulmuş bir nüfus kalmıştı. Bu küçülmenin belki de tek kazancı heterojen ve dış güçler tarafından suiistimal edilerek yönetilemez hale getirilen bir topluluk yerine,daha homojen ve verdiği kurtuluş savaşı nedeniyle tek farkında olduğu konuştuğu dili olan milletleşebilir bir topluluk kalması olmuştur.
Yeni devletle birlikte, yeni ideolojiye sahipbir millet inşa edilmeye başlanmış ve bu yeni milletin ideolojisi savaşarak ülkesini yeniden kazanan Türk milletinin ideolojisi olmuştur. Bu ideoloji Türkçülüktür. Türkiye Cumhuriyeti;Türk milleti ve Türkçülük üzerine inşa edilmiştir. Millet inşa etme çabası diğer çabalarla birlikte 1923-1938 yılları arasında kesintisiz ve tavizsiz bir şekilde sürdürülürken 1950 yılına kadar sorunlu da olsa devam ettirilmiştir.
1950 yılında çok partili hayata geçilip yapılan ilk serbest seçimlerin tartışmasız kazananı batıcılık-liberalizmdir. Seçimlerin bu şekilde sonuçlanmasında bürokratik seçkinler ile toplum arasındaki derin uçurum kadar, çok partili hayata geçilmesinde de, yapılan ilk serbest seçimlerin Demokrat Parti tarafından kazanılmasında da, mutlak olarak batılı devletlerin özellikle de Amerika Birleşik Devletlerinin etkisi büyük olmuştur. Çünkü, Amerika’nın Atatürk’e duyduğu derinnefretin yanında 1949’da Sovyetler Birliğinin Nükleer demelerde başarıya ulaşması iki kutuplu hale gelen dünyada soğuk savaşı fiilen başlatmış ve Sovyetler Birliğinin güneyden tam olarak kuşatılması için Türkiye’ye ihtiyaç duyulmuştu. Batının Türk Siyasal Sistemi üzerindeki etkisiAvrupa’nın yeniden yapılandırılması için oluşturulan Yardım Fonuna dahiledilerek derinleştirilmiştir. Demokrat Parti zamanında yapılan Marshal Yardımları ve alınan borçlar, o zamana kadar, Duyun-u Umumiye tecrübesini yaşamış devlet yöneticilerinin çok temkinli olduğu şartlarda üstüne Osmanlı Devletinden kalan borçlarını ödeyen Türkiye Cumhuriyetinde derin bir rahatlama yaratmıştı. Bu yardımların bir diğer etkisi de tarımsal mekanizasyon yolu ile ekilen dikilen arazilerin artırılması ile tarımsal üretimde büyük bir sıçramaya neden olmasıdır. Bu sıçrama vatandaşa zenginlik olarak yansımış ve DP hükümetleri birbiri peşi sıra seçimleri kazanırken, bağımsızlıküzerine oturan Türk Dış Politikası ekseninden çıkarılarak, Türk dış politikası bağımsız bir ülkenin değil ait olduğu ittifakın önemsiz bir parçasının dış politikası haline gelmişti.
1911’de çıkarılmaya başlayan Genç Kalemler Dergisinden sonra 1912’de kurulan Türk Ocağı ve Ocağın yayın organı Türk Yurdu Dergisini, Türkçülük faaliyetlerinin örgütlü olarak başlatıldığı ilk faaliyetler olarak kabul etmek gerekir. Türk Ocağı ve Türk Yurdu bazı dönemlerde kesintilere uğrasa da kurulduğu günden günümüze faaliyetlerine devam eden Türkçü yapılanma ve Türkçü yayındır.
Devletin kuruluşundan beri faaliyette bulunması itibarıyla CHP’nin kurulan ilk Türkçü Parti olarak nitelendirilmesi yanlış olmaz. 1950’de yapılan seçimler ve sonrasında Liberal ve Batıcıların her girdiği seçimi kazanması üzerine, CHP’nin muhalefetini yetersiz bulan Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Türkiye Köylü Partisi birleşerek Türkçülük ideolojisi üzerine inşa ettikleri Cumhuriyetçi........
© Habererk
