menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Amerika Mandası

35 0
30.09.2025

Atatürk’ün Yol Arkadaşları ve “Amerika Mandası” Tuzağı

Tarih, bazen en yakın dostların bile fikir ayrılıklarıyla nasıl yollarını ayırdığını gösterir. Türk Kurtuluş Savaşı’nın kahramanları arasında, Mustafa Kemal Atatürk’ün en güvendiği isimlerin bir dönem “Amerika mandası” fikrine kapılması, işte böyle bir hikâye. Bu olay, sadece bir tarihsel detay değil; bugün bile bağımsızlık mücadelesi veren uluslara ders niteliğinde. Gelin, bu karmaşık dönemi en ince detayına kadar inceleyelim – pragmatizmle idealizm arasındaki o ince çizgiyi.

Birinci Dünya Savaşı’nın enkazı altında, 1918 Mondros Mütarekesi’yle Osmanlı İmparatorluğu fiilen teslim bayrağını çekmişti. İtilaf Devletleri –özellikle İngiltere ve Fransa– Anadolu’yu parçalama peşindeydi. Sevr Antlaşması (1920) ise bu paylaşımın resmi belgesiydi: İstanbul işgal altında, İzmir Yunan’a verilmiş, doğu Ermenilere açılmış. Tam bu çaresizlik anında, ABD Başkanı Woodrow Wilson’ın “14 Nokta” ilkeleri umut ışığı gibi parladı. Self-determinasyon (kendi kaderini tayin) vaadiyle, bazı Türk aydınları ve komutanları “manda” fikrine sardı: Yani, geçici bir Amerikan yönetimi altında korunma ve modernleşme.

Peki, neden? Dönemin koşulları dehşet vericiydi. Ordu dağılmış, ekonomi iflas etmiş, iç isyanlar (örneğin azınlık ayrılıkçılığı) baş göstermiş. Mandacılara göre, ABD “tarafsız” bir güçtü; İngiltere’nin zulmünden kaçış, Filipinler’deki........

© Habererk