Onlar ne yaptı biz ne yapıyoruz?
KOLOMBİYA-FARC ÖRNEĞİ
Terörle mücadele zordur, hele etnik bir tabana dayanıyorsa daha da zordur.
Türkiye yarım asırdır bölücü terörle mücadele ediyor. Askeri alanda başarılı sonuçlar da aldı, ancak bunu siyasi mücadeleye taşıyamadı, teröre yataklık eden fikirlerle mücadeleyi ihmal etti. Terör bölücülüğü, bölücülük terörü besledi, marjinal bir hareket kitleleşerek zamanla alternatif bir güç merkezi haline geldi.
Oslo ve Çözüm sürecinde yapılan yanlışlarla Örgüte bir bölge ve topluluğun siyasi temsil yetkisi verildi. Oslo tutanaklarında PKK Kürt tarafı olarak kodlandı, bir devletin asla yapmayacağı hatalar yapıldı.
Aylardır Erdoğan ve Bahçeli PKK'nın silah bırakacağını söylüyorlardı. PKK derken bütün bileşenleri kastediliyor, Erdoğan YPG'yi kastederek, "sınırımızda bir terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğiz, Bahçeli ise -şartsız ,"diyordu. Doğru olan bir silah bırakma olacaksa Örgütün bütün kol ve departmanları ile silah bırakması ve herhangi bir şart ileri sürmemesiydi. Çünkü bazılarının bırakıp diğer bazılarının silahlı kalması teröre devam potansiyelinin muhafaza edilmesi demekti.
Bu sözlerin hiçbiri gerçekleşmedi. Önceki gün 30 PKK'lı silahlarını bir kazana atarak yaktı. Bu bir mesajdı, önce bu mesajın doğru anlaşılması gerekiyor. Bir defa PKK 30 kişiden ibaret değil, Kandil ve Suriye'de en 2-3 bin militanı var. Bunların çok az bir kısmı silahlarını ateşe attı. Bu, PKK'nın biz yenilmedik mesajıydı. Çünkü yenilen silahını yenene teslim eder. PKK silahını teslim etmeyerek yenilmedik mesajı verdi. John Mlton;"Barışın da zaferleri vardır, savaşınkilerden daha az şanlı olmayan" der. Silah yakmanın gösteriye dönüşmesi de bundan bir zafer çıkarma maksadına matuftu. PKK'nın sayıyı sınırlı tutması ve silah bırakmayı zamana yayması ise 'şartsız silah bırakacaklar diyen Cumhur İttifakı bileşenlerine, “şartsız değil şartlı bıraktık, sen taahhütlerini yerine getirdikçe biz de silah bırakmaya devam edeceğiz," mesajıydı.
Daha önemlisi, YPG ile PEJAK'ın silah bırakmayacağının artık anlaşılmış olmasıdır. İyi istihbarat alan veya istihbaratla birlikte çalışan çevreler uzun zamandır esas pazarlıkların, PKK'nın Suriye yapılanması üzerinde yoğunlaştığını söylüyorlardı. Türkiye, Suriye yapılanmasına karışmayacak, PKK’da Türkiye'de eylem yapmayacaktı. Bunun gerçek olduğu ortaya çıktı. Fakat burada da şöyle bir sorun var: PKK ile YPG'liyi nasıl ayırt edeceğiz? Kimsenin alnında PKK veya YPG yazmadığına göre bu ayırımda Örgüt'ün beyanının esas alınacağı anlaşılıyor. Bu ayrım Örgüt'ün inisiyatifinde olduğu müddetçe Örgüt'ün unsurlarının ne kadarını silahsızlandırdığı hiçbir zaman anlaşılmayacaktır.
PEJAK ile YPG'nin anlaşma dışı bırakılması, PKK'nın hiçbir şekilde silah bıraktığı anlamına gelmez, olsa olsa bu -taktiksel- bir çekilme, Suriye yapılanmasını koruma ve pekiştirme anlamına gelir. PKK ve uzantılarının bir Büyük Kürdistan hedefleri yoksa, bu yapıların faaliyetlerine devam etmelerinin de bir manası yoktur. Faaliyetlerine devam, amaçlarından vazgeçmediklerini gösterir.
Otuz PKK'lının silah yakma töreninden sonra, DEM Parti," hukuki düzenlemeler yapılması, Adım atılması çağrısında" bulundu. Demek ki PKK, bu hukuki düzenlemelerin temposuna bağlı olarak silah bırakacak. Bahçeli'nin komisyon kurulması çağrısının arkasında da Apo ile varılan mutabakatı -hukukileştirme- amacı yatıyor. İşte sürece temkinle aklaşanları tereddüde sürükleyen de Apo ile varılan uzlaşmanın........
© Habererk
