Dini söylemin insanileştirilmesi
Dinin siyasallaştırılarak iktidar aracı haline getirilmesi, -problemli- bir din anlayışının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Öyle ki, dini olmayan nice kurum veya unsur çarpıtılarak kutsallaştırılmış, dinin bir rüknü haline getirilmiştir.
Kader meselesi, hilafet, ulul emre itaat ve biat gibi kimi konular bu çarpıtmalara örnek olarak gösterilebilir.
Hilafet, tamamen dünyevi ve siyasi bir kurum olmasına rağmen, kayıtsız şartsız itaati sağlamak ve eleştirilerden vareste tutmak için dinileştirilmiştir. Çünkü bir şey kutsallaştırılınca, onu eleştirmek dine taarruz gibi algılanmakta, büyük tepki görmektedir.
Kader meselesinin bağlamından çıkarılarak insan yaşamının bir nevi Allah tarafından önceden belirlenmiş bir zorunluluk haline getirilmesi de dinin siyasallaştırılması ile ilgilidir. Bu düşüncenin mucidi Emevî halifeleridir. Koltuklarına yönelik tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmek için 'bu Allah'ın kaderidir' diyerek konumlarını koruma altına almışlar, her türlü muhalefeti bu gerekçe ile bastırmışlardır.Sonraları bu uygulama dini bir hüküm gibi nesilden nesile toplumdan topluma aktarılarak süreklilik kazanmıştır. Bu siyasi mirastan dolayı Nizamülmülk, yönetimin bir Kuran buyruğu olduğunu, hükümdarın da Tanrı'nın görevlendirdiği seçkin bir kişi olduğunu söyleyerek, zorla ele geçirilen iktidarı meşrulaştırmaya çalışmıştır. Günümüz dünyasında, bu yöntemle ele geçirilen bir iktidarı savunmak mümkün olmadığı gibi, şura ve liyakati emreden İslam'la bağdaştırmak da mümkün değildir.İnsanın kendi kaderini tayindeki rolünü devreden çıkarmak, aslında yaradılıştaki gayeyi ortadan kaldırmaktır. Zira bu anlayış, insanı, kendi fiillerinin faili olmaktan çıkararak dini ve onun hükümlerini gereksiz hale getirmektedir.
İslam'da hiçbir kişi veya kuruma........© Habererk
