Apo’nun peşinde kurtuluş aramak
Çevremizdeki her olay ve çatışmada şu soru soruluyor: Bu çatışma veya olayın Türkiye’ye yansımaları nasıl olur?
Bu soru açık bir tedirginliğin ve güvensizliğin ifadesi. “Bize bir şey olur mu?” sorusu iki ihtimali içinde barındırıyor, birincisi dışımızdaki güçlerin bizimle ilgili bir planlarının olabileceği endişesi, ikincisi ise içeride bir sorun çıkacağı korkusu… İkinci ihtimal aynı zamanda
İç cephede bazı zaaflar olduğu kabulünü içinde taşıyor.
Adı konmasa da bu zaaf, PKK’nın toplumda yaptığı tahribatın yarattığı kaygı ile ilgili. Kimse bu tahribatın çapını vatandaşla devlet arasındaki bağı ne kadar zedelediğini bilmiyor.
Haydut devlet İsrail’in İran’a saldırısından sonra da aynı soru sıklıkla sorulmaya başlandı.
Bazı çevreler, bu korkuyu büyüterek, sanki Türkiye dokununca yıkılacakmış gibi ne yapmamız gerektiğine dair tavsiyelerde bulunuyor. Ölümü göstererek kansere razı olmamızı istiyorlar.
Kanserle ölümün aynı şey olduğunu dikkatlerden kaçırmaya çalışıyorlar.
Sn. Türköne Medyascope’de çıkan son yazısında: "Misak-ı Millî ve Konfederal yapı aslında birbirinin mütemmim cüzü; yani birbirini tamamlayan parçalar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, El Cezire ve Kuzey Irak’la konfederal bir yapı içinde aynı çatının altına girince, Türkiye’nin Kürt sorunu da kökünden çözülmüş olacak. Konfederal bağ, federal yapıdan daha zayıftır; üyelerin her zaman ayrılma hakkı vardır. Bu bağı kuvvetlendirecek ve kalıcı hale getirecek olan Türkiye Kürtleri olacak…” diyor.
Konfederalizm;
“Uluslararası hukuk........© Habererk
