Kestiğiniz şey “ilan” değil, “halkın sesi!”
Gazetecilik esasında çok ulvi ve kamusal işlevi olan bir görevdir.
Medya mensupları, devlet ve patrondan önce halka ve gerçeğe karşı sorumludur.
Bu nedenle gazeteciler; “halkın gören gözü, işiten kulağı, konuşan dili” olarak kabul edilir.
Özgürlükleri anayasal güvence altında olduğu için de doğrudan kontrol altına alınamazlar.
Tabii basının özgür olmasının ve demokrasi için mücadele edebilmesinin yolu da her alanda bağımsızlıktan geçer.
Bir medya kuruluşu ekonomik olarak ne kadar bağımsızsa, editoryal olarak da o kadar bağımsızdır.
Bilgi ve haberlerin serbest akışı, gazetelerin özgürce dolaşımı için de medyanın, asıl gelir kaynağı olan reklâm ve ilanlardan beslenmesi gerekir.
Tamam!..
Medyanın bağımsızlığını sadece gelirlerine bağlamak doğru değil ama en önemli gelirlerinden birisi olan reklâm ve ilan gelirleri, gazetelerin bağımsızlıklarını koruyabilmeleri için hayati önem arz ediyor.
Dolayısıyla gazeteciliğin doğru, dürüst, kendi meslek kuralları içerisinde yapılabilmesi için herhangi bir keyfi reklâm kısıtlamasına maruz bırakılmaması ve yan destek arayışına girmemesi elzemdir.
Zira son dönemde çökme noktasına gelen gazete tirajları ve ekonomide yaşanan sorunlarla paralel şekilde artan maliyetlerin üzerine bir de kurumaya yüz tutan reklâm gelirleri sorununu eklediğinizde, gazetecilik faaliyetinin sürdürülebilir olmasına imkân kalmıyor.
Daha da açık konuşmak gerekirse…
Siz de takdir edersiniz ki “bağımsızlık” iddiasındaki bir medya kuruluşu eğer ilan ve reklâm alamazsa, “batar!”
Geçmişte bunu deneyenler oldu.
Mesela, rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti, bütün maddi imkânsızlıklara rağmen yaklaşık 10 yıllık süre zarfı içerisinde sadece 33 sayı çıkarabildiği “Serdengeçti” dergisine hiç ilan........
© Haber7
