menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sabır taşı çatlarsa…

11 0
16.09.2025

Ankara’nın sabırla yürüttüğü “Terörsüz Türkiye” stratejisi, “Terörsüz Bölge” kapsayıcılığına doğru önemli bir mesafe aldı. İşte bu strateji, şimdi Suriye sahasında tarihi bir yol ayrımına gelmiş durumda.

Bir yanda Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” ile toplumsal barışın yolları aranırken, diğer yanda terör örgütü YPG/SDG bölgeyi ateşe atmak için elinden geleni ardına koymuyor.

Sözün hükmünü yitirdiği, niyetlerin ayan beyan ortaya çıktığı bir virajdayız.

“Barış ve Demokratik Toplum” çağrılarının yapıldığı, PKK’nın Zerdüşt ayinlerini hatırlatan törenle silah yaktığı o ilk günlerdeki temkinli iyimserlik yerini derin bir şüpheye bırakıyor.

Zira SDG, Suriye yönetimi ile Mart 2025’te imzaladığı entegrasyon mutabakatını uygulamamak için adeta ipe un seriyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da altını çizdiği gibi örgüt oyalama taktikleriyle zaman kazanmaya çalışıyor.

Suriye dışından gelen terörist unsurları bölgeden çıkarmak bir yana Kuzey Irak’taki PKK militanlarının silah ve mühimmatlarıyla YPG/SDG saflarına kaydırıldığı biliniyor. Bu tavrın arkasındaki asıl motivasyon ise artık sır değil.

SDG’nin piyonu olduğu güç İsrail. Elbette sahadaki silah desteği ve YPG militanlarının eğitimini esas alan operasyonel faaliyetler ABD eliyle yürütülüyor. ABD’nin Senatodan geçirdiği 500 milyon ile 1 milyar dolar arası desteklemelerin bir kısmı istihdam edilen insan kaynağıyla ilgiliyken, örtülü kaynaklarla bu rakamın her yıl 1,5 milyar doları aştığı konuşuluyor.

Devlet Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi, “Görünen odur ki SDG/YPG İsrail’in yörüngesindedir”. Terör örgütünün elebaşı Mazlum Abdi’nin, “İsrail bölgede etkili bir güç, desteğini memnuniyetle karşılarız” şeklindeki açıklaması, bu kirli ittifakın en açık itirafıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Vaat edilmiş topraklar........

© Haber7