menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Deneme!..

11 0
28.06.2025

Tefekkür, fikr-etmek; düşünmek, insanın kendinde derinleşmesi; hikmete vuslat. Tefekkür, Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- tarafından nâfile ibadetten üstün olduğuna işaretle özendirilmiştir. Dolayısıyla tefekkür, düşünerek, hâdise ve eşyanın ötesine varma cehdi olmak itibarıyla ibadettir…

Bazı felsefecilerin insanlığın yoluna çıkardığı pozitivizm bir başka deyişle maddecilik, elle tutup gözle gördüğüne inanıp gayrısının münkiri olma tavrı, son bir asırda insanı, tefekkür etme kabiliyet ve değerinden seyretme sığlığına düşürdü.

Okuma-yazma-dinleme-düşünme-tahlil etme 5’lisinin yerini seyir aldı.

Günümüz Yitik Çağ cemiyetine tefekkür zaviyesinden bakıldığında bâzı genç kız ve kadınların kalbleriyle kalıplarının tezat teşkil ettiği görülmektedir. Kalb ve kalıp, bir bedende kavga eder manzarada. Kalbleri -âdeta- meleklerin himâyesindeyken, kalıpları nefslerinin tahakkümünde. Şeytan, nefsin suç ortağıdır. O yadırganan ve haklarında belki de zahire bakarak hüsn-i zannı ötelemiş farklı fikirler çıkarılan genç kız ve kadınlar, büyük, büyük anneleri gibi meleğe yoldaş olma arzusunu diğer isteklerine önceleyebilseler, kendilerine bakıp kalıptan hareketle kalblerini sorgulayan, mâverâ yönelişlerini mahkûm eden insanları mahcup edebilirler…

17’nci asır dîvân şâirlerimizden Nâilî; nâm-ı diğer Nâil-i Kadim, okuyanı sarsan bir şiir söylemiş. Devrin zengin irfan iklimindeki bu mısra ustamız, nefsi en yaman yaralayan hasletin, kişinin sevmediğine, kem nazar ve kötü söz işittiğine dua etmesi olduğu haberini vermektedir.

Nâilî der ki:

Yıkanlar hâtır-ı nâşâdımı yâ........

© Haber7