menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yolsuzluklar yol mu olmalı?

14 9
16.06.2025

Siyaset gündemi uzun bir süredir, yerel yönetimlerdeki yolsuzluk iddiaları ve buna dair partiler arası karşılaştırmalar üzerinden şekilleniyor.

Son dönemde CHP’li belediyeler ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yürütülen soruşturmalar, yargısal süreç ve bu minvalde kamu kaynaklarının usulsüz kullanımı, yakınlara ihale dağıtımı, ideolojik kadrolaşma ve kamu hizmetlerinin partizanca yürütülmesi gibi iddialar gündemi yoğun biçimde meşgul ediyor..,

Bu durum karşısında bazı çevrelerin geliştirdiği refleks dikkat çekici: “Başka partilere mensup belediyelerde de zamanında benzer yolsuzluklar yapılmadı mı? Şimdi CHP’li belediyeleri hedef almak adil midir?" şeklindeki savrulma ve savunmalar, hem siyasi hem etik hem de yönetim bilimi açısından sorgulanmaya değer bir yaklaşımı temsil ediyor. Zira bu söylem, kamu yönetiminde en temel ilkelerden biri olan “hesap verebilirlik” ilkesini etkisizleştirme çabasıdır.

Burada asıl mesele, “Bir yerde yolsuzluk oldu mu olmadı mı?” sorusunun ötesinde; bu tür iddialara karşı partilerin ve yönetim yapılarının verdiği kurumsal tepkinin niteliğidir. Başka bir deyişle, yolsuzluk münferit bir vaka mı, yoksa sistemin dokusuna işlemiş bir hal midir?

Keza, yönetim anlayışı bu tür sapmalara karşı kendini düzeltebiliyor mu, yoksa bu sapmaları görünmez kılıp meşrulaştırıyor mu? AK Parti ile ve hatta diğer partilerle CHP’nin yerel yönetim anlayışı arasındaki temel fark tam da burada ortaya çıkıyor.

AK Parti, özellikle 2004 sonrası yerel yönetimler reformuyla birlikte belediyecilikte rasyonel, teknik, performans odaklı ve denetime açık bir model inşa etmeye çalışmıştır. İçişleri Bakanlığı’nın sürekli denetimleri, Sayıştay raporları, partinin yerel yönetimler başkanlığının rutin performans değerlendirmeleri ve zaman zaman kamuoyuna açık biçimde yapılan görev değişiklikleri, bu mekanizmanın parçalarıdır.

Geçmişte bazı belediyelerde görülen yönetim zaafları ya da kamuoyunda oluşan algılar doğrultusunda başkanların değiştirilmesi, yalnızca siyasi değil aynı zamanda etik sorumluluk temelinde alınmış kararlardır. Bu, partinin kendi içinde kurduğu oto-düzeltici kapasitenin bir göstergesidir. Yönetim bilimi literatüründe bu tür yapılar “kurumsal düzeltme........

© Haber7