menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dosta güven düşmana Gazap…

19 0
25.08.2025

Türkiye, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde savunma sanayiinde dikkat çekici bir dönüşüm sürecine girdi. Bir zamanlar dışa bağımlılığın yüksek, kritik silah ve teknolojilerde ithalatın belirleyici olduğu bir yapıdan, bugün kara, hava, deniz ve siber savunma alanlarında kendi ürünlerini geliştirebilen, ihraç edebilen ve küresel rekabet sahasına çıkabilen bir aktöre dönüştü. Bu dönüşüm, askeri kabiliyetlerin güçlenmesi ile birlikte; teknoloji ekosisteminin, nitelikli insan kaynağının ve stratejik bağımsızlığın artması da yol açtı.

Bilinen bir hadisedir, savunma sanayi serüvenimiz, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası uygulanan ambargo ile yeniden başladı. ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN gibi kurumlar, uzun yıllar düşük üretim kapasitesi ve sınırlı teknoloji ile yol aldı. Ancak 2000’li yılların başından itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öngörüsü ve AK Parti hükümetlerinin kararlı ve istikrarlı duruşu ile atılan stratejik adımlar, yerlileştirme ve millileştirme hedefini merkeze aldı. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (eski adıyla Müsteşarlık) yeniden yapılandırılması, özel sektörün bu alana çekilmesi, üniversite-sanayi iş birliğinin teşvik edilmesi, ekosistemin gelişmesinde kritik rol oynadı.

Bugün Türkiye; insansız hava araçlarıyla dünyada ilk 5 içinde anılıyor, milli savaş gemilerini inşa edebiliyor, kara ve hava platformlarında özgün üretim kabiliyeti kazanmış durumda… kendi ürettiği hava savunma sistemleri ile dışa bağımlılığı azaltıyor, Uydu teknolojilerinde Türksat 6A ile kendi haberleşme uydusunu üretme aşamasına gelmiş bulunuyor. Bu durum, savunma alanındaki kabiliyetlerinde de, mühendislik, malzeme bilimi, yapay zekâ ve yazılım teknolojilerinde de bir üst lige çıkıldığını gösteriyor.

Savunma sanayiindeki yerlilik oranı 2002’de civarındayken bugün ’leri aşmış durumda. İhracat, 2024 yılında rekor seviye olan 7,15 milyar dolara ulaştı ve 2025’te bu rakamın 8 milyar doları rahatlıkla aşacağı öngörülüyor. Bu vaziyet, yalnızca gelir değil; Türkiye’nin diplomasi araç setine eklenen yeni bir unsur anlamına geliyor. Savunma ürünleri, uluslararası iş birliklerini pekiştirirken, stratejik pazarlarda Türkiye’nin görünürlüğünü artırıyor.

Artan savunma sanayii kapasitesi, Türkiye’ye iki........

© Haber7