Öldükten sonra maskesi düşen bir kriptoya dair…
Geçtiğimiz hafta bir ölüm ilanı ile deşifre oldu bahse konu şahıs.
Adı Emin Alıcı idi.
Uzun yıllar İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi rektörlüğü yapmıştı.
Ondan öncesinde de dekandı.
2000 yılında gerçekleştirilen rektörlük seçiminde liste dışı kalmasına rağmen o günün cumhurbaşkanı Necdet Sezer tarafından özellikle seçilerek atanmış ve gerekçe olarak da “pek laik” olduğu yönünde bir argüman serdedilmişti.
O kadar laikti ki, başörtülü öğrencilere göz açtırmıyor, bırakın derslere girmelerini, okulun önünden bile geçmelerine müsaade etmiyordu.
O kadar laikti ki, “başörtüsü” ve “zulüm” kavramlarını birlikte zikredilir hale getirmişti.
O kadar laikti ki, “Keşke Anadolu Müslüman olmasaydı” bile demişti.
Aslında bu sözüyle İslâm düşmanı olduğunu kanıtlamıştı lakin gözler görmez olup da kulaklar da duymayınca, bu söz, amiyane tabirle arada kaynadı gitti.
Yalnız hakkını yemeyelim, o günlerde ‘Vakit’ diye bilinen bugünkü ‘akit’ gazetesi, bu şahsın gerçek kimliğini tespit etmiş ve tüm kamuoyunu haberdar etmişti ama kimseye dinletememişti ne yazık ki…
Emin Alıcı’nın Hristiyanlığı taziye ilanları ile tescillendi fakat gelin görün ki, bu saatten sonra bilinmesinin hiçbir şeyi değiştirmesi mümkün değildi…
Bile isteye on yıllarca sakladığı gerçek kimliği, artık deşifre olmasında bir sakınca bulunmayan ölüm hadisesiyle ortaya çıktı…
Dekanlığından itibaren “başörtüsüne” adeta savaş açmış, her platforma İslâmî değerleri aşağılamış, bu çirkin işlerine, rektörlük döneminde katbekat arttırarak devam etmişti.
Zira arkasında, başta cumhurbaşkanı olmak üzere 28 Şubat ideolojisinin tüm bileşenleri vardı.
Hele de medya…
“Aydın, çok değerli” bulunmaz Bursa kumaşı diyerek yere göğe sığdıramıyorlardı.
Arkasına saklandığı, “Atatürkçü düşünceyi koruma” argümanı, nüfus kâğıdında........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d