“Riyakâr eleştirilerin yıkıcı linçe dönüşmesi…”
2 gün önce bir yazı ile meşgulken, 15 seneden fazla bir zamandan beridir görüşemediğim eski bir dosttan bir mesaj aldım.
Mesajı açıp okumaya başladım. Satırlar ilerledikçe yazı münderecatındaki ibretamiz hadiseler zinciri, beni ciddi manada etkiledi.
Hüzünlendim tabii olarak ve aklıma ilk gelen tıpkı o eski dostum gibi bunu başkalarıyla paylaşmam gerektiği hususu oldu.
Sonra düşündüm ki, sizler de benim, vicahen olmasa da dostlarımsınız ve beni çok etkileyen bu yazıdan siz de haberdar olma hakkına sahipsiniz.
Ben de öyle yaptım ve bugünkü yazımın önemli kısmını o değerlendirmeye ayırdım.
Yazının sonuna doğru, tahminlerinizde yanıldığınızı gösteren bir sürprizle karşılaşacaksınız.
Lakin bu, hemen akabinde başka bir pencere açacak ufkunuza…
‘Sürpriz’ dediğim için daha fazla ayrıntıya girmeden sizi yazıyla baş başa bırakıyorum.
İnşallah maksada muvafık düşer…
31 milyon Mısırlı, merhum Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi seçtiğinde, ben Mısır’daydım. Olayları yakından takip etmeye başladım.
Daha ilk günden itibaren Mursi’nin sözde “hataları”na yönelik azgın bir eleştiri dalgası başladı.
Bu hatalar; “Bismillahirrahmanirrahim” demesinden tutun da, Mısır ordusunu Sina’da harekete geçirmesine kadar uzanıyordu.
Medyanın gece gündüz dillendirdiği bu “hatalar” arasında şunlar da vardı:
- Bir kadın sunucu İslam’a hakaret etti; bunu da Mursi’nin hatalarına dâhil ettiler. “Mursi döneminde bir sunucu İslam’a hakaret etti” dediler.
- Bir Ezher şeyhi bu sunucuya cevap verdi, ona hakaret etti; bu da hata oldu. “Mursi döneminde bir şeyh bir sunucuya hakaret etti” dediler.
- Sunucu şeyhe dava açtı; yine Mursi’nin hatası oldu. “Mursi döneminde bir sunucu bir şeyhe dava açtı” dediler.
Mursi sabah namazını camide kıldığında, “Cumhurbaşkanı gece tek başına camiye gidiyor, nasıl güvenliğini riske atar” diye yaygara kopardılar ama protokol karşılamasında yanında koruma olduğunda da “Devletin kaynaklarını kişisel koruması için kullanıyor” dediler.
Mursi’nin “hataları” her türlü saldırının bahanesi oldu.
Saldırılar sadece Mursi’nin düşmanlarından, eski Hüsnü Mübarek rejiminin kalıntılarından, Maspero topluluğundan, ya da Lamis el-Hadidi, İbrahim İsa, Amr Adib ve Tevfik Ukaşe gibi laiklerden gelmedi. Aynı zamanda geniş bir muhafazakâr kesimden de geldi.
Bu insanlar Mursi’nin her nefesini, her duruşunu, her fısıltısını gözetliyor ve “ben hataya sessiz kalmam, isterse dindar bir başkan olsun” bahanesiyle eleştiriyordu. “Gerçeği söylemek boynuma mal olsa da susmam” diyerek sosyal bir riyakârlığa savruldular.
Bazıları hayatında ilk defa “zalim bir sultan karşısında hakkı söylemek” hadisi şerifini duydu ve bunu adil bir başkana uygulamaya kalktı.
Mursi’yi, bakanlarını ve hükümetini eleştirmek bir alışkanlığa dönüştü. Mursi, bir yıl boyunca halka hizmet etmeye devam ederken en çok muhafazakârlardan hançerlendi durdu.
Bu kısa süreçte Mısır Lirası değer kazandı, ekmek kalitesi (Mısır tarihinde ilk defa) iyileşti, ekonomik bir toparlanma yaşandı, Süveyş Kanalı Şirketi yeniden işler hâle geldi, temel ihtiyaç maddeleri piyasaya girdi, insanlar özgürlükten nefes........
© Haber7
