Körfez’in Türkiye’ye ve Erdoğan’a Bakışı: Sadık Dost
Ekonomik, askeri, ticari, petrol ve diplomatik güç elbette ki önemlidir. Bu gibi güçlere sahipseniz gerek ikili ilişkilerde gerekse uluslararası arenada güçlüsünüz demektir.
Körfez coğrafyası ekonomik, petrol ve ticari olarak oldukça güçlü. Eksik kaldığı nokta ise askeri ve diplomatik güç noktası. On yıllardır bu eksikliği kendileri tamamlamak yerine ABD ve Avrupa’dan ortaklar ile tamamlamayı tercih ettiler. Elbette bu tercih, beraberinde ABD ve Avrupa’ya bazı meselelerde göz yummalarını gerektirdi. İslam aleminde askeri güç kavramı yalnızca İran’da var olan bir güç olarak anlatıldı. ABD ve Batı çoğunlukla İran’ı düşman gösterdi ve Körfez ülkelerini İran’a karşı çeşitli askeri anlaşmalara mecbur bıraktı. Bu vesileyle ABD, Umman hariç her Körfez ülkesine bir askeri üs konuşlandırarak kendisinde olmayan ekonomik ve petrol gücünü bu ülkelerden temin etmeyi hedefledi. Yıllardır bu konuda başarılı oldu. Çünkü Körfez ülkeleri askeri olarak tehdit altında olmak istemiyordu.
Bu konunun her bahsi geçtiğinde bazı bilmişler! Körfez ülkeleri için “Türkiye ile anlaşsalardı. Neden ABD ve Batı?” şeklinde soru yöneltiyor ve bu ülkeleri eleştiriyor. Bu konuya ilişkin Türkiye’deki Erdoğan öncesi dönemde siyasi istikrarsızlığı ve Erdoğan döneminin ilk yıllardaki askeri vesayet ve FETÖ tarzı yapılanmaların Arap ülkelerine ve Araplara yönelik karşıtlığını düşündüğümüzde Körfez ülkelerinin çareyi ABD ve Batı’da bulma tutumlarını eleştirmekle beraber çuvaldızı da kendimize batırmamız gerektiği kanaatindeyim. Zira Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’dan sonra Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Arap coğrafyasını ne yazık ki sahipsiz bıraktı. Bu süreçte Körfez ülkeleri de kendilerine empoze edilen Osmanlı ve Türk karşıtlığı sebebiyle ne yazık ki Türkiye ile yakınlaşamadı. Bu sebeptendir ki Körfez ve Arap coğrafyası ile İslam’a yüzyıllarca bayraktarlık yapan Türklerin arası açıldı, açılmaya mecbur bırakıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise gençlik yıllarından Başbakan olduğu 2003 yılına kadar gönlünde Müslüman coğrafyasındaki Türkleri, Arapları, Kürtleri ve diğer tüm milletlerin arasındaki sebepsiz problemleri çözme hedefiyle siyaset yaptı. Erdoğan, Müslümanların tamamını birbirine birbirine denk görüyordu. Hiç çizgisinden ayrılmadı. Politikalarından taviz vermedi. Müslüman’a her yerde ve her alanda gönül kapılarını açtı. Gönül kapılarını 2003 öncesinde Arap ve Müslümanlara kapatan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetleri gibi olmadı ve göreve gelir gelmez başta Körfez ülkeleri olmak üzere tüm Arap ve Müslüman ülkelerle yakın ilişki içerisinde olmak istedi. 2003........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d