Suriye Girdabı Hızlanıyor
Suriye'deki olayları haftalık köşe yazısı formatında takip etmek çok daha zor bugünlerde. Öyle günler oluyor ki, bölgede yıllar sürecek değişiklikler bir iki gün içinde olup bitiyor. Daha geçtiğimiz hafta Ahmet Şara ile Mazlum Abdi arasında bir anlaşma imzalanmıştı. İmzalar atılırken Lazkiye, Tartus, Cebleh ve Banyas’ta eski rejim yanlısı bölgelerde çatışma ve olaylar devam etmekteydi.
Dünya kamuoyu muhtemelen bu geçişlerin hızı karşısında çoktan efektif izlemeyi bırakmıştır. Bu gelişmeler bizim açımızdan da baş döndürücüdür. Ancak, hayati çıkarlarımız açısından Suriye meselesinden bir an bile olsun dikkatimizi kaçırmamız mümkün değildir. Aksine Suriye’de hızlanan bu olayları her zamankinden daha dikkatle, ciddiyetle ve teyakkuz halinde takip etmemiz gerekmektedir. Devletimizin farklı makamlarının verdiği tepkilere baktığımızda bazı olguların ipuçlarını görüyoruz.
Birinci olgu, Suriye Kuzeyinde bir nüfuz alanı oluşturmuş isek de Suriye'nin merkezini etkileyecek olayların bizim kontrolümüzün dışında geliştiği olgusudur. HTŞ-SDG anlaşmasına devlet başkanımızın verdiği tepkiyi önemsedim. Anlaşmadan bir gün sonra Cumhurbaşkanımız, "Suriye'nin terörden arındırılmasına yönelik her türlü çabayı, doğru yönde atılmış bir adım olarak görüyoruz" dedi. Mutabakatın eksiksiz uygulanmasının kazananının" Suriye halkı olacağını ifade etti (13/03/2025). Bu ifadelerin arka planında söz konusu anlaşmanın muharrik gücü olmadığımızın işaretleri var. Diğer yandan, böylesi önemli bir anlaşmanın muhtevası ve zamanlamasında paylaşım ağında ilk derecede olmadığımız açıkça görülüyor. Bu yüzden, tepkilerde gecikildiği hissine de kapılmak mümkün. Ayrıca açıklamanın ikinci şart cümlesi, farklı vektörlere işaret ediyor. Bazılarımız bu tepkileri fetih ya da mutlak zafer havasının dışında olduğu için eleştirebilir. Ancak, sahadaki gerçeklikler böylesi bir temkinli duruşu zorunlu kılmaktadır. Kaldı ki, bu anlaşma imzalanmadan önce başlayan Nusayri bölgesindeki bizim devlet olarak istemeyeceğimiz olaylar devam etmekteydi.
İkinci olgu, bölgedeki unsurların bizim Suriye perspektifimizi büyük oranda paylaşmadıkları olgusudur. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan genellikle bu gruplar adına konuşuyor, itidal ve uyum ile davranmaları gerektiğini söylüyor. Suriye'nin bütünlüğünü, ülkedeki silahlı grupların çıkışını, SDG oluşumunun Abdullah Öcalan’ın fesih çağrısına uymasını vurguluyor. SDG/ PYD’'ye ilişkin bazı meseleleri de merkezi HTŞ yönetiminin çözmesi üzerinde duruyor. Ancak, bu gruplardan herhangi bir istediğimiz tepki gelmiyor. Ya da her grup kendi önceliğini ifade ediyor.
Mesela Ahmet Şara için Suriye’ye sağlanacak finansman ve uluslararası tanınma çok daha önceliklidir. Diğer yandan, büyük güçlerin siyasi desteği ve askeri koruması yanında Suriye’ye yaptırımların kaldırılması, yeniden inşa ve özellikle halkın güncel temel ihtiyaçlarının karşılanması için kredi musluklarının açılması hayati önem taşımaktadır. Bu yüzden, HTŞ liderliği ihtiyaçlarının karşılanmasını........
© Haber7
