Stratejik Bağımsızlık Farkındalığı
Birçoğumuzun bildiği bir konuda yazmak çok zordur. Doğal olarak herbirimiz zihinse modellemelerimiz, birikim ve tecrübemiz çerçevesinde düşünürüz. Bu yüzden, en azından muhataplarımızı tanıyacak kadar zaman ve imkanlarımızın olmasını isterdim. Tabiatım itibariyle konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ederim. Zira zihinsel, duygusal ve ruhsal yelkenlerini tam açmış bilgi okyanusunda ilerleyen bir dostun rüzgarıyla gitmek çok daha fazla hoşuma gider. Ancak, yazılar konusunda maalesef buna imkan olmuyor. Sadece yapılan yorumları zevkle ve istifade ederek okuyabiliyorum. Bunun ötesinde bu köşede üzerime yüklenen sorumluluğu yerine getirmek için çalışıyorum. Belki de ilerleyen yıllarda eş zamanlı iletişim halinde olacağımız platformlara ve imkanlara sahip oluruz. Bu zorunlu açıklamayı yaptıktan sonra konumuza dönersek strateji kavramı da son 30-40 yıllık dönemde çok konuşulmuş ve çok üzerinde durulmuş, üzerinde konuşulması zor olan kavramlardandır.
Strateji kavramı TDK sözlüğünde “Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol veya bir ulusun veya uluslar topluluğunun barış ve savaşta benimsenen poltikalara en fazla desteği vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askeri güçleri bir arada kullanma bilimi ve sanatı” olarak tarif edilmektedir. Stratejik akıl ve tutum aslında ilk insanla başlamaktadır.
Ancak, bugün modern anlamda temellendirdirilen stratejinin ilk örnekleri Antik Çağdan itibaren görülmektedir. Bunlar arasında Sun Tzu (MÖ 5. Yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir), Büyük İskender (MÖ 356- 323), Kartaca Generali Hannibal Barca (MÖ 247- 181), Roma generali ve konsülü Scipio Africanus (MÖ 236- 183) başlarda gelmektedir. Moğol İmoaratoru Cengiz Han (1158- 1227) ve yakın çağda Napolyon Bonaparte (1769- 1821) ve takiben de Alfred Thayer Mahan (1840- 1914), Yüzbaşı Sir Basil Henry Liddell- Hart (1895- 1970), General John Frederick Charles Fuller (1878- 1966), Sovyet Mareşali Mikhael Tukhachevsky (1893- 1937) Burak Köylüoğlu’nun listesinde başlarda yer almaktadırlar (https://www.stratejivefinans.com/modern çağın-büyük-askeri-strateji-ustaları Erişim tarihi 12 Temmuz 2025).
Ancak bu tabi ki Burak Köylüoğlu’nun listesidir. Başkaları da başka isimleri bunlarla beraber veya bu listenin dışında zikretmektedirler: “Mesela Homeros’un (MÖ 8. yüzyıl) şair kisvesi altında parlak bir Yunan stratejisti olduğu söylenmektedir. Keza Thukidides MÖ 460-395), elbette Julius Cesar (MÖ 100- 44), Niccolo Machiavelli (1496- 1527), Amiral Horatio Nelson (1758- 1805) , Carl Van Clausewitz (1780-1831), Antoine- Henry Jomini (1779- 1869)” (https://www.classicinfluence.com/list-of-Master-stratejisti/).
Elbette ki, başka büyük stratejistler de vardır. Ben kişisel olarak Romalı senatör ve general Maximus Fabien’i, Rus Mareşal Kutuzof ve Zukhov’u da ilave etmek isterim. Bunun yanında Altınorda hükümdarı Batu Han’ı siyasi stratejist görürüm. Tam tersi siyasi dehası olmadığından kayba maruz kalmış Celalettin Mengüberti’yi askeri stratejist, değeri tam takdir edilemeyen Alaaddin Keykubat’ı da siyasi ve askeri strateji ustası olarak ilave etmek isterim.
Strateji konusunda başkaları da olmakla birlikte ilk defa kamuoyunda da ciddi tesir yapan eserin sahibi Erol Mütercimler’dir (21. Yüzyıl ve Türkiye “Yüksek Strateji” 1997; Geleceği Yönetmek ve Kazanmak İçin Stratejik Düşünme; Akıl Oyunu) Bir de yukarıda saydığımız listenin çoğunun yer aldığı generallerin stratejilerinin özünü veren, kısa biyografilerini de koyan Şenol Alparslan’ı (Stratejik Gücün Kodları; Stratejin Kadar Başarılısın- Stratejinin El Kitabı) zikretmek isterim.
Liste genelde askeri, az sayıda düşünce ve edebiyat insanı ve politik kişiliklerden oluşmaktadır. Çağdaş dünyamızda ise listenin oldukça değiştiğini görebiliyoruz. Çağdaş listedekilere sadece stratejist diyemiyoruz. Onların yarattıkları etki bir savaşın veya politik mücadelenin çok üzerinde bir etki doğurmuştur. Örneğin dünya finans piyasasının en güçlü ailesinin ilk soy babası Mayer Amschel Rothschild (1744- 1812) ve oğullarından Londra finansörü, bankacı ve iş adamı Nathan Mayer Rothschild (1777- 1836) imkansızlıktan strateji yaratan iki stratejist kabul edilebilir. Keza www (world wide web) başta CERN bilgisayar programcısı Tim Berner’s Lee olmak üzere yaratıcıları dünyayı hedefleyen stratejistlerdir.
Keza internet protokol paketini (IP suite) geliştiren Amerikalı ve Fransız uzmanlar stratejist değerindedirler. Zira dünyamız D. Vamık Volkan’ın tabiriyle “Medeniyet değiştirmiş ve bugün “internet çağında” yaşamaktayız). Sanırım Vamık Volkan’ın bu sözleri söylediği tarihten (2013) itibaren biz bütün dünya olarak başka bir internet ve bilişim temelli çağın içine girdik. Akıllı zekadan bilgisayar çiplerine, yarı iletkenlere, nadir elementlere kadar düne kadar bilmediğimiz birçok kavram hayatımıza girdi. En son Çin’in “Deep Seek” akıllı zeka robotuyla sarsılan Nvidia geçen hafta Amerika’da ve tabi ki dünyada piyasa değeri 4 trilyon doları aşan ilk şirket oldu. Şunu anlıyoruz ki, günümüz stratejistlerinin yarattığı gücün boyutu idrakimizin çok üzerine çıkmaktadır.
Daha çok askeri liderlerin kullandığı strateji kavramı modern Amerikan üretim ve pazarlama- modelinin gelişiminin özgün bir kapitalist siyaset modeline ve bir mühendislik prosedürüne dönüşmesiyle isimlendirilmemiş bir uygulama biçimi olarak varlık göstermeye başlamıştır. Amerika’yı kuran ve Amerika’dan beslenen devasa şirketlerin aralarında görülen 19. ve 20. Yüzyıllardaki güç savaşları ve Federal Devletin anti tröst yasalarıyla piyasayı kontrol etmeye çalışması elbette ki bir stratejinin ürünüdür. Daha 19. Yüzyılın sonlarında kurulan Amerika Birleşik Devletleri Patent Derneği ilk başlarda icatları tanıtmak gibi bir görevi üstlenmiş olsa da sonradan önce Amerika sonra da tüm dünyada bilgi hiyerarşisinin teknik denetçisi olacaktır. Bu stratejiyi bugün Çin ve ABD arasındaki şiddetli savaşta daha iyi anlıyoruz. İngiliz bilim insanı John Keane’in ifadesiyle, nasıl ki savaşın şiddeti spor müsabakalarına dönüştürülerek yumuşatılmıştır, öyle de askeri bir terim olarak kullanılan strateji en azından legal yönleri itibariyle işletme biliminin teknik bir konusu haline gelmiştir/ getirilmiştir. Askeri ve sivil alanda birçok kavramın ve yöntemin bir diğer alana adapte edildiğini görmek mümkündür. Bunda biraz da dönemin şartları etkili olmaktadır. 1900’lerin başında ABD’de özel sektör ve üretim aşırı gelişmişti. Dolayısıyla üretim bandının kullanılmaya başlaması, işbölümünün üretim süreçlerinde etkin uygulanması ile büyük makine üretimi gerçekleştirilmiş, bu üretim ve pazarlama süreçlerinin yönetimi de ciddi stratejilerin oluşturulmasını gerekli kılmıştır. Bu süreç nihayetinde 2. Dünya Savaşında dünyadaki tüm diğer güçlerin savunma ve periferisindeki üretimin tamamının % 50’sini sağlayacaktır.
Bu rekabet edilemez üretim kapasitesinin beşeri boyutunu modern işletme yönetimi oluşturacaktır. Strateji de bunun bir parçası olarak çözüm setinin önemli bileşeni olacaktır. 2. Dünya Savaşı sonrası önce Avrupa Ordularının subaylarına verilen eğitimler daha sonra da dalga dalga sivil alana (üniversitelere, iş dünyasına, vb) verilmeye başlanacaktır. Savaş sonrası sivil sektörlerdeki bu gelişiminin zirveye ulaşması ile 1980’lerin ikinci yarısından itibaren özel işletme yönetimi eğitim setleri devlet yapılarına ve bu arada da güvenlik alanına transfer edilmeye başlanacaktır.
İşte bugün de politik ve askeri savaş yürütme ve öngörme yöntemi olarak strateji aklın soylu ürünü mahiyetiyle kullanılmaktadır. Bizim yazımızı da asıl ilgilendiren bu kısımdır. Bir devlet ve milletin varoluş ve beka güzergahı olarak strateji bizi daha çok ilgilendirmektedir. Yukarıdaki tanımından da anlaşılacağı üzere bir çok askeri, ekonomik, psikolojik, politik, vs unsuru içermektedir, bu unsurların birleştirilerek holistic (bütünsel) bir varlık ve beka savaşının ana planını ortaya........
© Haber7
