Akran Zorbalığı konusunda öğrenciler neler bilmeli, aileler ve öğretmenler neler yapmalı?
Ülkemizde ve dünyada son yıllarda gittikçe konuşulur hale gelen “Akran Zorbalığı” özellikle içerisinde öğrenci bulunan her evin ortak sorunu haline geldi. Önceleri sadece öğrencilerin kendi sınıfları, koridorları, okul bahçelerinde tanık olunan akran zorbalığı, özellikle pandemi dönemiyle birlikte cep telefonları ve bilgisayarların kullanma sıklığının “sınırsız internet” özgürlüğü ile sadece gidilen okullarda değil, okul sınırlarını aşarak okullar arası, ilçeler arası hatta şehirler arası görünür bir hale geldi.
Peki akran zorbalığı nedir? Akran zorbalığının çözümü var mıdır? Özellikle mağdur olan öğrencilerin penceresinden ve tabi ki bu zorbalığı yapan öğrenci penceresinden ele almak ve tabi ki yapılan bu zorbalıkların geri planındaki baş aktörler yani “anne-babalar” açısından durumu değerlendirmek üzere bu alanda sayısız çalışmaya imza atan, akran zorbalığı denilince ülkemizde ilk akla gelen isimlerin başında yer alan değerli eğitimci, Ankara Üniversitesi PDR Anabilim Dalı Başkanı, Türk PDR Derneği Genel Başkan Vekili Prof. Dr. Metin Pişkin Hocam ile buluştuk ve konuyu enine boyuna ele alıp, söyleştik. Ve ortaya harika bir içerik çıktı…
Değerli Hocam, “Akran Zorbalığı” nedir? Dilerseniz tanımdan yola çıkalım…
Akran zorbalığı, en basit haliyle, bir çocuğun ya da gencin, yaşıtları tarafından kasıtlı ve tekrar eden şekilde incitilmesi, dışlanması veya zarar görmesi durumudur. Bu fiziksel olabilir—yani itme, vurma gibi hareketlerle—ya da sözlü olabilir; hakaret etme, alay etme veya lakap takma gibi. Üstelik bu sadece fiziksel veya sözlü saldırılarla sınırlı değil; bazen görmezden gelme, dışlama, yalnız bırakma gibi daha pasif ama çok etkili yöntemlerle de karşımıza çıkabiliyor. Günümüzde ise siber zorbalık oldukça yaygın. Sosyal medyada birini küçük düşürmek, kötü yorumlar yapmak, dedikodusunu yaymak ya da dijital platformlarda onu yalnızlaştırmak da zorbalık kapsamına giriyor.
Zorbalık, mağdur üzerinde ciddi psikolojik etkilere yol açabiliyor. Özgüven kaybı, akademik başarının düşmesi, kaygı ve depresyon gibi sonuçları olabiliyor. Bu yüzden hem birey olarak hem de toplum olarak buna karşı duyarlı olmamız gerekiyor. Zorbalığa uğrayan bir çocuğun ya da gencin yanında olmak, ona destek vermek, yalnız olmadığını hissettirmek çok önemli. Aynı zamanda, zorbalık yapan kişiye de bunun yanlış bir davranış olduğunu anlatmak, empati geliştirmesini sağlamak gerekiyor. Sonuçta bu, sadece mağdurun değil, hepimizin sorunu.
Hocam zorbalık ile şiddet arasında fark var mıdır?
Zorbalığı şiddetten ayıran iki temel ölçüt bulunmaktadır. Birincisi, güç dengesizliğidir. Örneğin, eşit güçteki iki kişi kavga ettiğinde buna şiddet deriz. Çünkü burada bir güç dengesizliği bulunmaz. Ancak, bir taraf fiziksel olarak daha güçlü olup diğer taraf kendisini savunamıyorsa veya psikolojik olarak bir üstünlük söz konusuysa, işte o zaman zorbalıktan söz edebiliriz. Okulda daha büyük ve fiziksel olarak güçlü bir öğrencinin, kendisini savunamayacak daha zayıf bir öğrenciyi rahatsız etmesi fiziksel güç dengesizliğine örnek verilebilir. Ancak, zorbalık her zaman kas gücüne dayanmaz. Psikolojik güç dengesizliği de zorbalığın önemli bir boyutudur. Örneğin, bir öğrencinin okulda abisi ya da güçlü bir grubu olabilir, kendisini daha güvenli hissedebilir ve bu gücü kullanarak kendisinden zayıf gördüğü birini rahatsız edebilir. Bu durumda fiziksel değil, psikolojik bir güç üstünlüğü söz konusudur ve zorbalığın temel kriterlerinden biri yerine gelmiş olur.
İkinci önemli kriter ise zorbalığın sistematik olmasıdır. Yani, bu tür saldırganca söz ve eylemler bir defaya mahsus gerçekleştiğinde buna şiddet deriz. Çünkü şiddet anlık bir öfke ya da çatışma sonucu ortaya çıkabilir, ancak zorbalıkta süreklilik vardır. Süreklilik darken, zorbaca söz ve eylemlerin haftada en az bir defa veya ayda 2-3 defa tekrarlanmasını kast ediyoruz. Zorbalığı şiddetten daha olumsuz hale getiren şey de işte bu iki kriterdir: Devamlılık gösteren bir süreç olması ve güçlü olanın zayıf olanı sürekli bir biçimde rahatsız etmesidir.
Okullarda zorbalık sadece öğrenciler arasında mı yaşanır?
Okullarda zorbalık sadece öğrenciler arasında yaşanmaz. Zorbalık, bir kişinin konumundan veya gücünden aldığı avantajı kullanarak, sistematik bir şekilde bir başkasına zarar vermesi ve onu güçsüz hissettirmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle, yöneticiler öğretmenlere; öğretmenler öğrenciler; hatta bazen öğrenciler öğretmenlere karşı da zorbalık yapabilir. Örneğin, bir yönetici, sürekli olarak bir öğretmeni küçümsüyor, görevleri konusunda haksız yere eleştiriyor ve psikolojik baskı uyguluyorsa, burada yönetsel bir zorbalıktan bahsedebiliriz. Aynı şekilde bir öğretmen, belirli bir öğrenciyi sürekli aşağılıyor, onunla alay ediyor veya sınıf içinde bilinçli olarak dışlıyorsa, bu da zorbalıktır.
Zorbalıkta kritik nokta güç dengesizliği ve süreklilik olduğundan, güç sahibi olan kişiler – ister yönetici, ister öğretmen, isterse daha büyük ve statü sahibi bir öğrenci olsun – eğer bu gücü kasıtlı ve sistematik olarak bir başkasına zarar vermek için kullanıyorsa, bu durum zorbalık olarak değerlendirilir. Ancak, okullarda en yaygın görülen zorbalık türü öğrenciler arasında yaşandığı için, akran zorbalığına daha fazla odaklanıyoruz. Çünkü bu tür zorbalık, öğrencilerin hem akademik başarılarını hem de psikolojik gelişimlerini doğrudan etkileyebiliyor. Fakat bu, diğer tür zorbalıkların göz ardı edilmesi gerektiği anlamına gelmez. Zorbalık, kimden kime yapılırsa yapılsın, önlenmesi gereken bir sorundur.
Akran zorbalığı sadece öğrenciler arasında görülen basit bir olay mıdır? Yoksa işin boyutu öğrenciler arasından çıkıp sınıf, okul gibi kavramların da bir savaşı mıdır?
Akran zorbalığı, sadece öğrenciler arasında yaşanan basit bir mesele gibi görünse de aslında çok daha derin ve karmaşık bir toplumsal olgudur. Çoğu insan akran zorbalığını iki çocuk arasındaki bireysel bir çatışma olarak görme eğilimindedir, ancak bu olayın etkileri bireylerin ötesine geçerek sınıf, okul ve hatta toplumsal yapıya yayılabilir.
Bir öğrenciye yönelik sistematik bir zorbalık, zamanla sadece bireyler arasında kalmaz; sınıf içi dinamikleri, grup psikolojisini ve hatta okul kültürünü etkileyebilir. Eğer bir okulda zorbalık vakalarına göz yumuluyorsa ya da bunlarla etkin şekilde mücadele edilmiyorsa, bu durum bir süre sonra normalleşir ve okul kültürünün bir parçası haline gelir. Hatta bazı durumlarda, öğretmenler veya okul yönetimi de dolaylı olarak bu döngünün bir parçası olabilir. Özellikle gruplaşmaların sık yaşandığı okullarda, belirli sınıflar veya gruplar arasında da bir tür "savaş" başlayabilir. Bu durumlarda akran zorbalığı, sadece bireylerin değil, grupların da dahil olduğu bir güç mücadelesine dönüşebilir. Eğer bir okulda zorbalığa karşı etkili önlemler alınmazsa, bu durum sadece bireyler için değil, tüm eğitim sistemi için bir sorun haline gelir. Çünkü zorbalığa uğrayan öğrencilerin sadece akademik başarıları düşmez, bu öğrenciler özgüvenlerini ve geleceğe dair umutlarını da kaybedebilirler. Bu yüzden akran zorbalığını bireysel bir çatışma olarak değil, toplumsal ve kurumsal etkileri olan bir olgu olarak ele almak gerekir. Hem bireylerin hem de kurumların bu konuda sorumluluk alması, eğitim politikalarının ve okul kültürünün bu doğrultuda şekillendirilmesi zorbalıkla mücadelede en önemli adımlardan biridir.
Akran zorbalığının türleri nelerdir?
Zorbalık dediğimizde, çoğu insanın aklına ilk olarak fiziksel zorbalık gelir. Oysa zorbalık sadece yumruk atmaktan, itmekten ya da tekmelemekten ibaret değildir. Bir insanı incitmenin, ona zarar vermenin birçok yolu vardır. Bazen bir öğrenciyle dalga geçmek, hakkında dedikodular yaymak da en az fiziksel zorbalık kadar yıpratıcı olabilir.
Fiziksel zorbalık, adından da anlaşılacağı gibi, zorbanın bedenini kullanarak veya bir cisimle mağdura saldırdığı bir zorbalık türüdür. Bazen saç çekme, itme, tekme atma gibi hareketlerle kendini gösterirken, bazen de daha ileriye giderek bıçak ya da başka kesici-delici aletlerin kullanıldığı vakalar da yaşanabilir. Araştırmalara göre, bu tür zorbalık en çok erkekler arasında yaşanmaktadır. Erkek öğrenciler hem zorba hem de mağdur olma bakımından kızlara göre daha yüksek oranlara sahiptir.
Az önce de belirttiğim gibi, zorbalık sadece fiziksel olmaz. En yaygın olanı ise sözel zorbalıktır. Küçük düşürücü sözler, dalga geçmeler, alaycı lakap takmalar, hakaretler... Bunlar bir çocuğun hayatında derin izler bırakabiliyor. Öyle ki, insanlar bazen yedikleri bir tokadı unutabiliyor, ama kendilerine söylenen incitici bir kelimeyi ömür boyu unutamayabiliyorlar. Sözel zorbalığın hem kızlar hem de erkekler arasında eşit derecede yaygın bir sorun olduğunu söyleyebiliriz.
Bir de fark edilmesi en zor ama etkisi çok büyük olan sosyal dışlama var. Bunu şöyle düşünün: Okula gidiyorsunuz ama orası artık sizin için bir cehenneme dönüşmüş. Çünkü yalnızsınız!........
© Haber7
