menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Leman çukuru

11 5
04.07.2025

Türkiye, yüzyıllardır dinî duyarlılıkla yoğrulmuş, medeniyet birikimini büyük ölçüde İslamî değerlerle inşa etmiş bir milletin yurdudur. Bu coğrafyada Hz. Muhammed’e duyulan muhabbet, yalnızca bir inanç meselesi değil; aynı zamanda edebiyatla, sanatla, gündelik hayatla iç içe geçmiş bir gönül bağlılığıdır. Bu nedenle, O’nun isminin geçtiği yerlerde sesler kısılır, kalpler yumuşar, başlar eğilir. Türk milleti için Peygamber Efendimiz, sadece bir tarihsel figür değil, bir ahlak, bir rahmet ve bir edep timsalidir.

Ne var ki, Leman dergisinde yayımlanan bir karikatür, bu derin manevi bağa karşı yapılmış çok ciddi bir tahriktir. “Muhammed” ismiyle betimlenen figürün mizah kılıfı altında resmedilmesi, halkın büyük bir kesiminde infial yaratmış, protestoların sokaklara taştığı, devlet kurumlarının ise soruşturma başlattığı bir krize dönüşmüştür. Üstelik ana muhalefet partisi yetkililerinin bu dergiye sahip çıkması, yalnızca dinî bir saygısızlık olarak değil, toplumsal barışı tehdit eden ve siyaseten derin kırılmalara yol açabilecek bir duruş olarak değerlendirilmiştir.

İSLAM’DA PEYGAMBER TASVİRİ VE GELENEKSEL DURUŞ

İslam, kelimenin tam anlamıyla bir hürmet dinidir. Bu hürmet, yalnızca Allah’a yöneltilen bir ibadet biçimi olarak değil; aynı zamanda peygamberlere, kitaplara, kutsal değerlere ve hatta toplumsal adaba yönelik bir saygı ahlakıdır. Bu anlamda Hz. Muhammed’e yönelik sevgi ve hürmet, İslam inancının merkezinde yer alır.

İslam tarihi boyunca, özellikle suret yasağı, sadece teolojik bir kaygının sonucu değil, aynı zamanda insan ruhunu koruma ve onu şekilden çok manaya yönlendirme iradesinin bir tezahürü olmuştur. Hz. Muhammed’in tasvir edilmemesi gerektiği anlayışı, salt bir sanat kısıtı değil; O’nun şahsiyetine yönelen edepsizliğin önünü almak, kutsal olanla dünyevî olanı birbirinden ayırmak içindir. İslam medeniyetinde bu yüzden Peygamber tasvirlerinden bilinçli bir şekilde kaçınılmış; O’nun mesajı sözle, ahlakla ve yaşayışla aktarılmıştır.

Osmanlı’dan günümüze, Türk halkı da bu gelenekten ayrılmamış; Peygamber’e dair en küçük bir ima ya da benzetmeyi dahi saygısızlık kabul etmiştir. Özellikle halk arasında kullanılan tabirlerle, mesela “Efendimiz” ya da “Sallallahu Aleyhi ve Sellem” ifadeleriyle O’na duyulan sevgi ve saygı her daim dile getirilmiştir. Bu nedenle herhangi bir mecra ya da kişi, Hz. Muhammed’i tasvir etmeye, hele hele onu mizah konusu yapmaya cüret ettiğinde, bu yalnızca tepkisel bir refleks değil; tarihî hafızaya, vicdana ve imana karşı yapılmış bir saygısızlık olarak görülür.

Batı’da ifade özgürlüğü kalkanıyla meşrulaştırılmaya çalışılan bu tür yaklaşımlar, Türkiye gibi manevi değerleri yüksek toplumlarda karşılık bulamaz. Çünkü bu millet için inanç, sadece bireysel bir tercih değil; bir kimliktir, bir var oluş biçimidir. O kimliğe dokunmak, milletin sinir uçlarına dokunmakla eşdeğerdir.

Leman dergisinin söz konusu karikatürü, tam da bu geleneksel çizgiyi hiçe sayarak büyük bir toplumsal kırılmaya sebep olmuş; mizah adı altında, bin yılı aşkın süredir korunan bir edep anlayışına kastetmiştir. Bu yüzden, bu olay sadece bir karikatür krizi değil; geleneğin saygınlığı ile modernliğin hoyratlığı arasında yaşanan bir çatışmadır.

MİZAH VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ: SINIR NEREDEDİR?

Modern hukuk sistemleri ve demokratik değerler, ifade özgürlüğünü........

© Haber7