İDEF 2025 ve Türkiye’nin askerî-teknolojik yükselişi
Türk savunma sanayii, özellikle 1952’de NATO üyeliği sonrasında ithalat merkezli bir güvenlik doktrini benimsenmiştir. Bu tercih, Kıbrıs Barış Harekâtı’nda yaşanan ambargo deneyimiyle ciddi biçimde sorgulanmış; 1980’li yıllardan itibaren yerli üretime geçiş arayışları başlasa da asıl yapısal dönüşüm, 2000’li yılların ikinci yarısında başlatılan savunma reformlarıyla ivme kazanmıştır. Bu dönüşümün merkezinde Savunma Sanayii Başkanlığı kurumlar arası eşgüdümü sağlayan ve özel sektör-yüksek teknoloji-sanayi işbirliğini koordine eden bir yapı olarak kritik rol oynamaktadır.
Günümüzde Türk savunma sanayii, sadece ana platform üreticileriyle değil, aynı zamanda alt sistem üreticileri, KOBİ’ler, yazılım firmaları, elektronik bileşen tedarikçileri ve üniversite tabanlı araştırma merkezleriyle bütüncül bir ekosisteme dönüşmüş durumdadır. ASELSAN’ın elektronik harp ve radar sistemlerinden, TUSAŞ’ın havacılık projelerine; ROKETSAN’ın füze teknolojilerinden BAYKAR’ın insansız hava sistemlerine kadar genişleyen bu yapı, hem yatayda hem dikeyde entegrasyon kabiliyeti kazanmıştır. Bununla birlikte savunma ihracatında yakalanan artış, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda diplomatik bir etki alanı yaratmış; Türk yapımı sistemler, dost ve müttefik ülkeler nezdinde güvenilir ve maliyet etkin çözümler olarak benimsenmeye başlamıştır.
İşte bu dönüşümün hem yurt içinde tanıtılması hem de uluslararası ölçekte sahaya çıkarılması bakımından IDEF Fuarı özel bir işlev görmektedir. IDEF, yalnızca firmaların ürünlerini sergilediği bir ticari organizasyon değil; Türkiye’nin savunma politikasını, teknolojik kapasitesini ve stratejik vizyonunu eş zamanlı olarak diplomatik misyonlara, savunma otoritelerine ve uluslararası basına sunduğu bir platformdur. 1993 yılından bu yana düzenli olarak gerçekleştirilen fuar, 2025 yılına gelindiğinde yalnızca coğrafi olarak genişlememiş; içerik, kurumsal çeşitlilik ve diplomatik derinlik açısından da önceki dönemlerin çok ötesine geçmiştir.
IDEF 2025’te ilk kez İstanbul Atatürk Havalimanı’nın eski C terminali ve çevresinde gerçekleştirilen açık hava sistem entegrasyonu, sadece fuar alanını büyütmekle kalmamış, aynı zamanda hava ve kara platformlarının gerçek zamanlı etkileşim içinde tanıtılmasına da imkân tanımıştır. Bu gelişme, Türk savunma ürünlerinin sadece teknik broşürler ve maketlerle değil, fiilî saha senaryolarıyla gösterilmesini sağlayarak, IDEF’i klasik bir savunma fuarından çıkarıp ileri düzey bir “stratejik vitrin” hâline getirmiştir.
IDEF 2025’TE ÖNE ÇIKAN MİLLİ ÜRÜNLER VE TEKNOLOJİLER
IDEF 2025, Türk savunma sanayiinin ulaştığı teknik yeterlilikle stratejik vizyonun birleşim noktasını oluşturan bir platform olarak, bu yıl da çok sayıda yerli ve milli ürünün ilk kez sahneye çıktığı bir organizasyon olmuştur. Gelişen teknolojik alt yapı, uluslararası ambargolar karşısında edinilen tecrübeler ve son yıllarda ivme kazanan Ar-Ge politikaları, Türkiye'nin sadece sistem alıcısı değil, sistem geliştiricisi ve ihraç edeni bir aktör haline gelmesini sağlamıştır.
Özellikle hava platformları alanında sergilenen ürünler, Türkiye’nin 5. nesil savaş uçağı TF-Kaan’dan insansız hava araçlarına (İHA) kadar genişleyen bir yelpazede teknolojik derinliğe ulaştığını göstermiştir. TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-3 ve Aksungur gibi insansız hava sistemleri, sadece keşif-gözetleme değil, elektronik harp ve taarruz kapasitesi bakımından da gelişmiş özellikler taşımaktadır. BAYKAR........
© Haber7
