İsrail’in “mayın eşeği” olmak
Öyle veya böyle Müslüman kimliği içinde kabul edilen Dürziler’in dünyadaki toplam nüfusunun 1-2 milyon arasında olduğu belirtiliyor. İsrail’in yanı sıra işgal altındaki Golan Tepeleri, Suriye, Lübnan ve Ürdün’de yaşıyorlar.
Suriye’yi şekillendirme konusunda, son zamanlarda Dürzi kartını da sahaya süren İsrail’in, bu amacını “Dürzi hâmiliği” üzerinden gerçekleştirdiği görülüyor. Bu teşebbüsü, en son Süveyda’da oynadığı kışkırtıcı rol üzerinden okumak mümkün.
İsrail’in hem kendi içindeki hem de Suriye’deki Dürziler ile geliştirdiği ilişkiler, bölgede uyguladığı stratejinin de önemli bir parçasını teşkil ediyor. Golan’ın Suriye tarafındaki 25 bin Dürzi’yi İsrail vatandaşı yaparak onları Şam hükumetine karşı denge unsuru olarak kullanmak için epeyce çaba sarf ediyor.
Esas itibariyle Filistinli Araplar olan Dürzileri kendileri açısından “makbul Müslümanlar” olarak gören İsrail, bir taraftan da onların farklı bir etnik ve dini grup olduğu algısı oluşturma politikası güdüyor. Böylece onları Araplardan, Müslümanlardan ve diğer aidiyetlerden uzaklaştırarak onları Orta Doğu’da uyguladığı “böl ve yönet” stratejisinde kullanışlı aparatlara dönüştürmeye çalışıyor.
İsrailli Dürziler
İsrail’in Yahudi nüfusu dışında en dikkat çeken topluluğu Dürzilerden oluşuyor. İsrail’in resmî verilerine göre İsrail’de yaşayan Dürzi topluluğun nüfusu 140 bin civarında. Bu rakam, 9 milyonluk İsrail nüfusunun yüzde 1,7’sini oluşturuyor. Dürziler, İsrail vatandaşı Filistinlilerin oluşturduğu 2 milyonu aşkın Arap nüfusunun da yüzde 8’ine sahip.
Sosyal açıdan İsrail’e en fazla uyum sağlamış topluluk olan Dürziler, yapılan bir araştırmaya göre, kendilerini sırasıyla Dürzi, İsrailli ve en son Arap olarak tanımlıyorlar. Etnik aidiyetin son sırada gelmesi İsrailli Dürzilerin, ırkdaşları olan Filistinli Araplar ile aralarındaki uçurumu ortaya koyması bakımından çok önemli.
İsrail Dışişleri Bakanlığı’nın internet sitesinde Dürzilerin İsrail için taşıdığı önem, “Dürzi topluluğunun İsrail için ülkedeki azınlıklar arasında çok özel bir yeri var. Öyle ki bu topluluğun mensupları, İsrail siyaset, kamusal yaşam ve ordu alanlarında önemli görevlerde bulunur.” şeklindeki sözlerle ifâdesini bulmaktadır. İsrail’in resmî devlet politikasına yansıyan bu samimi Dürziseverliğin köklerini İsrail’in kuruluşuna kadar götürmek mümkün.
Siyonistler, İngiliz işgali döneminde çeteler kurup Müslüman Araplarla savaşırken Dürziler de onların safında yer aldı. Gasp edilen Filistin topraklarında 1948’de İsrail devleti kurulduğunda Dürziler, bu katkılarının karşılığında özel bir konum elde ettiler. Müslüman köyler bir bir boşaltılarak yerlerine Dürziler yerleştirildi.
İsrail, Dürzileri bu kadar rahat ve zorlanmadan kullanabildiğini keşfedince işbirliğini daha üst seviyeye taşımakta bir sakınca görmeyerek Dürzilerin ileri gelenleriyle 1956’da “Kan Anlaşması” imzaladılar. Böylece Dürziler, İsrail’in tanıdığı ilk dinî cemaat olarak hukuki statü de kazandılar. Kan Anlaşmasının hükme bağladığı daha önemli madde ise Dürzilerin bundan böyle İsrail ordusunda mecburi askerlik yapacak olmalarıydı. Böylece Siyonistler, bölgeye yayacakları kirli politikaları uğruna ölmeye dörtnala koşacak goyimleri temin etmiş oluyordu. Gerçi sırtları sıvazlanan ve çok sevildiklerini düşünen bu goyimlerin de pek şikâyetçi olduğu........
© Haber Vakti
