menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dünya Eşekler günü münasebetiyle

7 0
09.05.2025

Herkesin ve her şeyin bir günü olduğu gibi eşeklerin de günü var. Yılın her 8 Mayıs günü, biz insanoğlunun yüzyıllardır yükünü çeken eşeklerin günü olarak kutlanıyormuş. Bu münasebetle aşağıda, Kero adlı bir eşeğin öyküsünü okuyacaksınız. Hiçbir mecaz ve gönderme içermeyen bu öykü, yakın bir geçmişe kadar Mardin Belediyesi’nde gerçekten de kadrolu olarak çalışan eşeklerin kurgu hikâyesi konu edilmektedir.

Belediye çalışanıydı. Sekiz on senesini dolduran her kadrolu eşek gibi emeklilik zamanı geldiğinde bir barınakta gül gibi bakılacaktı. Abilerinden ablalarından görmüştü; hizmetini tamamlayan eşeklere şaşaalı bir emeklilik merasimi yapılıyor, semerlerine kırmızı kordela bile bağlanıyordu. Böyle bir günün hayalini kurardı. Birkaç yıl daha dişini sıksa o da böyle emekli olacaktı. Ardından ver elini arpa elden su gölden yaşayacağı mis gibi emeklilik safası.

Kapı gibi belediyede kadrolu kamu çalışanı eşek olur da ismi olmaz mı; Gaddar, Cefo, Bozo, Karakaçan, Küheylan, Çari, Dara, Reşo, Şami … İsimler Mardin dillerinin karması gibi: Kürtçe, Türkçe, Arapça. Onun adı da Kero’ydu.

Kero, beş yıl önce şehrin kenar bir mahallesi olan Kötek’ten alınıp belediye kadrosuna alınmıştı. Kötek’in sokaklarında ve boş arazilerinde arkadaşları ile mutlu mesut bir sıpa olarak ömür geçirdiği zamanlarda iriliği, güçlü ve besili yapısıyla göz doldurmuş, bu iş için seçilmişti. O gün bugündür sahibinin peşinden, sırtında semer ve çöp kasalarıyla Mardin’in o dar ve taş döşeli sokaklarını arşınlayıp çöp topluyordu. Hayatı fena sayılmaz, ufak tefek şeyler hesaba katılmazsa, iyi bile sayılabilirdi. Pek bir şikâyeti yoktu yani.

Bütün gün, ağır çöp yükü altında sırtı yere yapışan Kero, öğleye yakın Şehidiye, Zinciriye, Ulu Cami veya Tuğmaner camilerinden herhangi birinin minaresinden yükselen ezan sesini duyunca yerinde duramaz, kendini coşkulu bir zırıltıya kaptırırdı. Ezan sesi, günlük mesaisinin bitmeye yakın olduğunun ilk işaretçisiydi. Bir iki saate varmaz yükünü boşaltacak, rahat bir nefes alacaktı. Gün boyu toplanan çöpler arasından sahibinin yem masrafını kısmak için seçip ayıkladığı çürük sebze meyve veya kabukların üzerine afiyetle abanacaktı. Fakat ezan sesinden duyduğu heyecanın bir çeşit ifadesi sayılabilecek o zırıltıyı koparmanın hemen ertesinde, karnının en şişkin, bombeli yerinde sahibinin beş parmak şaplağıyla irkilip sıçraması gecikmezdi. Sahibi, bu yaptığını ezana saygısızlık olarak görür, küfürler savururdu. Fakat Kero buna hiç aldırmaz, her seferinde neşeyle anırmaktan vaz geçmezdi. Kero’nun sesini duyan yakın ara sokaklardaki çöpçü eşeklerin zırlayarak karşılık verdiği de olurdu. Böylece çarşı, bir eşekler senfonisine sahne olurdu. Eşek bu, bülbül gibi şakıyacak değildi ya …

Taze sebze kokusuna dayanamazdı. Üstünde buram buram kokular tüten taze marul, ıspanak, maydanoz, roka, kuzu kulağı hatta kereviz ve hatta hatta yeşil soğan gibi zerzevatı görünce kendini tutamaz, eşek sudan gelene kadar sopa yeme pahasına da olsa bir yolunu muhakkak bulur, üstüne abanırdı o zerzevatın. Bir gün yine mesai saatleri içerisinde Birinci Cadde’nin hemen alt sokağındaki Sukı’l-Bakara’nın girişinde manavların olduğu yerdeki çöpleri toplarken sahibi bir........

© Haber Vakti