Dücane’ye karşı Tarhana Osman!
Medya ve yazın hayatında ilk boy gösterdiğinde farklı ve garip isminden dolayı herkesin dikkatini çeken Dücane Cündioğlu, muhafazakar kesimin benimseyip bağrına bastığı bir entelektüeldi başlarda. Çok eskiden Milli Gazete’de yazı işleri müdür yardımcılığı yaparak bu camiada ismini duyurmuş, Kur’an ilimlerine yönelmişti. Mehmet Akif’in monografisini bile “Bir Kur’an Şairi” mottosuyla kaleme almış, Elmalı tefsirini de notlandırarak yayımlamıştı. Üstelik birçok dinî eserin redaksiyon kurulunda da yer almıştı. Belli bir zamana kadar bulunduğu tüm faaliyetlerde, öyle veya böyle, din ve gelenek eksenli bir profil ortaya koyan Dücane Bey, muhafazakar kesim tarafından rağbet gördü.
Fikir savrulmaları yaşamak, daha önce savunulan fikirleri revize etmek veya eski fikirleri bırakıp yeni fikirlerin savunuculuğuna soyunmak bir insan için son derece kabul edilebilir bir şey. Hatta buna eski fikirlerin aleyhinde bulunmayı bile eklemek mümkün. Fakat insanın, buna Dücane Cündioğlu da dahil, omuzlarında yükseldiği mahalleyi hakir görmesi ve onları, beslenme alışkanlıkları üzerinden küçümseyici bir retoriğe meze yapması en basit tabiriyle aymazlıktır.
Dücane Bey, birkaç yıl önce, “Kuru fasulye ve pilav yemeyenler, ayran içmeyenler Kur’an’ı anlayamazlar. Hamburger yiyip kola içmekle Kur’an anlaşılmaz.” Gafına imza atmıştı. Geçtiğimiz günlerde de “Tarhana çorbası içip dürüm yiyenlerin felsefe ile işi olmaz.” demiş ve yeni bir tartışmanın fitilini ateşlemişti.
Tarhana çorbası ve dürüm yiyenlere felsefeyi çok gören Dücane’nin ifadeleri, toplumun bir kesimini beslenme tercihleri üzerinden aşağılamak olduğu kadar, felsefeyi dar bir elit çevreye sıkıştırma çabası aynı zamanda. Felsefeyi aristokratik bir ayrıcalığa dönüştürmeye yarayan bu tür sözler, eski, mütekaid bir “İslamcının” edindiği kültürel sermayeyi bir üstünlüğe çevirerek içinden çıktığı kesimi ilkel egosuyla küçümsemesi aslında. Belki de kendini daha elit göstermek veyahut kendisini elitist çevrelere kabul ettirme çabasıdır bu sözler.
Hazır, Dücane Bey söz konusu elitist retoriği ile tarhana çorbasını gündemimize getirmişken Tarhana Osman’dan bahsetmek geldi aklıma. Peşinen belirtilmesi gereken şu ki, biri edindiği bilimsel ve kültürel birikimi ile Anadolu insanını ezmeye çalışırken, diğeri benzer birikimi halkın uyanışı ve bilinçlenmesi için kullanmış. Tarhana Osman, bir aydın nasıl olması gerekir sorusunun çok net bir cevabı.
Osman Nuri Koçtürk nâm-ı diğer “Tarhana Osman”
Gıda ve beslenme politikaları konusundaki hassasiyeti ile tanınan Osman Nuri Koçtürk 1918’de İzmir’de doğdu. 1943’te Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden mezun olarak veteriner teğmen rütbesiyle TSK’ya katıldı. Ankara Üniversitesi’nden “biyokimya” dalında doktor unvanını aldı. MSB tarafından, ordu beslenmesinde son gelişmeler ve ABD ordusunda beslenme konusunda inceleme yapmak üzere ABD’ye gönderildi. Dört yıl sonra yurda döndüğünde, 1953 yılında Askeri........
© Haber Vakti
