menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir diziden fazlası: Mehmed: Fetihler Sultanı

15 8
11.09.2025

Geçen hafta bazı işlerim için İstanbul’daydım. Hazır oradayken, bilinçli ve milli sosyal medya müdâvimlerinin yakından takip ettiği ve on parmağında on marifet sıfatını bihakkın taşıyan Said Ercan ile de görüşmek istiyordum. Kendisini aradığımda buluşma yeri olarak Çekmeköy’deki TRT Film Platosunun adresini verdi. Novigasyon marifetiyle İstanbul’un dere ve tepelerini az gidip uz gittikten sonra nihayet o film platosuna vardım. Doğrusu, Türkiye’de böyle bir yerin var olduğunu bilmiyordum; muazzam bir yer…

Devâsâ büyüklükteki bir ormanlık alana kurulmuş plato tabiat ile iç içeydi. Bu durum film platosuna çok ayrı bir tabiîlik sağlıyordu. Her köşede tarihin ayrı bir kesitine şahitlik eden farklı bir set ve dekora rastlamak mümkündü. Selçuklu ve Osmanlı sarayları, geleneksel Türk obaları, Bizans kaleleri, yeniçeri kışlaları, taht odaları, hanlar, hamamlar, camiler, dergâhlar, sokaklar, bahçeler, şehirler, gemiler … Sanatsal bir ustalıkla yapılmış bu dekorların her biri çekildiği dönemin havasına gerçekçi bir ruh katma hususunda üstün bir niteliğe sahipti.

Platodaki dekor bölümlerini bir bir gezerken her birisinde ayrı bir ruh hâline sürüklenmenin yanında bir zaman tünelinden geçiyormuş hissine kapılıyordum. Kâh Asya bozkırının ortasında bir saray dehlizinde kâh köhne Bizans’ın çekişmeli taht entrikalarının orta yerinde buluyordum kendimi. Konstantinapol’un İslambol’a dönüştüğü fethin cihat ruhuna yeniçeri kostümü kuşanmış figüranlarda rastladım. Allah Allah nidâlarıyla düşman üzerine atılan cengâverlerin keskin kılıç şakırtılarını duyar gibi oldum.

Cihâna asırlarca kök salmış bir medeniyetin mazisini, bu kurgulanmış mekânın imkân verdiği nisbette tahayyül ederken bu hayal deryasından Said Bey’in sesiyle günümüze rücu ettim:

Hadi seni Mehmed: Fetihler Sultanı’nın setine götüreyim. Çekim vardı bugün.

Her haftanın salı akşamlarını ayırdığım filmin setini görmeyi reddedecek değildim tabi. Taht odasının olduğu yere gidecektik evvela. Bu arada, tâlihin rüzgarı benden yana yâver esmeye devam ediyordu. Setteki saray avlusuna vardığımızda taht odasının kapısından Fatih Sultan Mehmed ve Yeniçeri Ağası Kurtçu Doğan bir anda belirdi karşımızda. Çekimleri henüz bitirmişler, dinlenmeye gideceklerdi belli ki. Kendimi bir an için 15. yüzyılın o ihtişamlı günlerinde bulduğumu ve büyülendiğimi söylemem gerekiyor. Ta ki Fatih (Serkan Çayoğlu) ve Kurtçu Doğan (Ali Sinan Demir) o tarihî kostümleri ile son model bir araca binip uzaklaşana değin. Düşünün bir kere, cihân padişahı Fatih Sultan Mehmed ve yeniçeri ağası bir otomobilin içinde beraber oturuyorlar. Tarihin bütün o efsûnu bir anda dağılsa da zararı yoktu yine de …

Platoyu didik didik edip gezme işine kanaat ettikten sona Said Bey, beni filmin yapımcısı Eyüp Gökhan Özekin ile tanıştırdı. Eyüp Gökhan Bey ile ofisinde hasbihâl ettikçe başında olduğu Miray Yapım’ın yerli ve milli hassasiyetleri önceleyen filmler konusundaki özverisine bizzat tanıklık ettim. Bir aralık, görevlilerden birisi gelerek telefondan bir ses kaydı dinletti kendisine. Ben de isteyerek kulak misafiri oldum elbette. Eyüp Gökhan Bey ve görevli hanımefendi, şiir tarzı bir........

© Haber Vakti