menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İran devrimi miadını doldurdu mu?

10 0
22.06.2025

Dünya hayatında insanların bir ömrü olduğu gibi, devletlerin, sistemlerin, rejimlerin ve ittifakların da bir ömrü vardır. Bu ömür, küresel sistemin bekçileri nezdinde taşeronları için yalnızca fayda ve işlevle ölçülür. İşlevini tamamlayan ya da yeni düzenin önünde engel oluşturan her yapı, tasfiye edilmekten kurtulamaz.

Küresel sistem için sadakat değil, fayda esastır. Bugün İran rejiminin başına gelenler de bu bağlamda değerlendirildiğinde bir sürpriz değil, bilakis beklenen bir sondur.

Yıllar boyunca Ortadoğu’yu dizayn edip yönetmeye çalışan küresel güçlerle takiyye yoluyla örtülü ittifaklar kuran İran rejimi, mezhepsel yayılmacı hedefleri doğrultusunda hem açık hem de gizli iş birliklerine imza attı. Özellikle Şii milisler aracılığıyla yürütülen vekâlet savaşlarında merkezi bir rol üstlenen İran, Irak’tan Suriye’ye, Yemen’den Lübnan’a uzanan geniş bir coğrafyada kurduğu taşeron örgütler aracılığıyla yalnızca mezhebi nüfuz alanını genişletmekle kalmadı; aynı zamanda küresel sistemin stratejik çıkarlarına da — farkında olarak ya da olmayarak — hizmet etti.

Ancak bu örtülü ortaklık, sınırsız ve mutlak bir iş birliğini değil; tamamen kullanılabilirlik ve fayda ilkesine dayalı, pragmatik bir ittifakı temsil ediyordu. Küresel sistem açısından İran rejimi ve ona bağlı yapılar, yalnızca işlevsel oldukları sürece tolere edildiler.

Bu işlevselliğin zayıflamasıyla birlikte tasfiye süreci de kaçınılmaz hâle geldi. Lübnan Hizbullahı’nın etkisizleştirilmesi bu sürecin ilk aşamasıydı. Şimdi ise doğrudan bu yapıların merkezî komuta odağı olan İran rejimi, hedef tahtasına yerleştirilmiş durumda.

İran Rejimi, hem içeride hem de dışarıda tıkanmış durumda. Ekonomik çöküntü, artan toplumsal hoşnutsuzluk, bölgesel müttefiklerin (Hizbullah'ın zayıflaması, Suriye rejiminin devrilmesi) güç kaybı ve rejimin kendi tabanında dahi meşruiyetini yitirmeye başlaması, Humeyni devrimiyle inşa edilen yapının çökmekte olduğunu gösteriyor.

İbrahim Reisi’nin şaibeli bir helikopter kazasında öl(dürül)mesi de bu bağlamda sıradan bir kaza olarak görülemez. Reisi, İran’daki marjinal ideolojik kanadın temsilcisiydi. Rejime yönelik artan muhalefet ve toplumsal baskı karşısında, patlama noktasına gelen İran toplumunun nabzını düşürmek için bir "gaz alma" operasyonu olarak Reisi'nin yerine reformist çizgideki Mesud Pezeşkiyan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi, can çekişen rejime verilen "son bir hayat öpücüğü" olarak okunabilir.

Aksa Tufanı'nın tetiklediği fay hatları

Aksa Tufanı operasyonu, 20. yüzyılın başında bölgemizde inşa edilen statükonun yaşadığı en büyük ve en yıkıcı sarsıntı oldu. Bu operasyon sadece İsrail’i hedef almakla kalmadı, aynı zamanda bölgedeki diğer fay hatlarını da harekete geçirdi.

En büyük kırılma, İsrail’in 76 yıllık işgal tarihi boyunca algı yönetimi ve sistematik manipülasyonlarla inşa ettiği caydırıcılık imajının çökmesiyle yaşandı. Aksa Tufanı, Tel Aviv’in yıllar içinde özenle oluşturduğu “dokunulmazlık zırhını” parçaladı; bu da hem bölgesel aktörler hem de küresel sistem nezdinde ciddi bir kırılmaya yol açtı.

Aksa Tufanı öncesi dönemde, İran’ın mezhepsel yayılmacı hedefleri doğrultusunda sahip olduğu askeri kapasite ve silah gücüyle desteklediği taşeron örgütler, ağırlıklı olarak Tahran’ın bölgesel politikalarına karşı duran yapı ve projeleri hedef alıyordu. Bu durum, küresel sistem açısından doğrudan bir tehdit olarak görülmüyordu. Aksine, körfez ülkelerinin İran'la korkutulmasına ve İsrail'e yakınlaşarak normalleşmesine gerekçe gösteriliyordu.

Her ne kadar İran’ın sahip olduğu askeri kapasite ve silahlar, uzun vadede İsrail ve küresel statüko açısından potansiyel bir tehdit oluştursa da, bu tehdidin gerektiğinde (İran içerisinde devşirilen ajanlar aracılığıyla) kontrol altına alınabilecek yapıda olması — örneğin Hizbullah’ın komuta kademesine çağrı cihazları ve telsizler üzerinden düzenlenen saldırılarda olduğu gibi — bu riski yönetilebilir kılıyordu. Ayrıca, söz konusu gücün doğrudan küresel sisteme değil, yalnızca İran’ın yayılmacı politikalarına........

© Haber Vakti