menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Konserve Faaliyet

9 0
15.10.2025

Bugüne kadar "Hakk'ın hatırı halkın hatırından âlidir" düsturuyla hakikatleri dile getirmek için köşe yazıları yazdım. Ancak atalarımızın "yiğidi öldür hakkını yeme" sözünü de unutmadım. Son yıllarda ülkemizde yapısal anlamda gerçekten büyük başarılara imza atıldı. Elbette ki; yollara, metrolara, barajlara, konutlara, hastanelere, altyapı tesislerine, enerji tesislerine, kültür merkezlerine ülke olarak çok ihtiyacımız vardı. "Peki, bunların içini ne ile dolduracağız ve ileride bunları kimlere emanet edeceğiz?" diye hiç düşündük mü?

Ticarette sadece "kâr" odaklı hareket ederseniz hırsınız vicdanınızın önüne geçer. Siyasette sadece "oy" odaklı hareket ederseniz hayallerinize ulaşamazsınız, fikirlerinizi yaşatamazsınız. İbadette bile sadece "rakam" odaklı ibadet ederseniz yaptığınız ibadetlerin bir anlamı kalmaz. Böylece nefsinizin kölesi olursunuz ve sürekli eleştirdiğiniz insanlara benzersiniz. Maalesef bazı muhafazakâr insanların zihinleri de dünya sevgisiyle dolu olduğu için makamlarla avunuyorlar, rakamlarla övünüyorlar.

Yıllarca sistematik bir şekilde zulme maruz kalan muhafazakâr insanlara Allah büyük bir imkân nasip etti. Zulüm altındayken sanata, edebiyata, şiire, tiyatroya sımsıkı tutunan muhafazakâr insanlar iktidara geldikten sonra sanattan, edebiyattan, tiyatrodan, şiirden yavaş yavaş uzaklaştılar. Çünkü sanatı ve edebiyatı "gereksiz işler" olarak gördüler ve popüler kültüre yenik düştüler. Halen kendilerini eleştiren ünlülere yaranmaya çalışmalarının en büyük sebebi budur.

Mesela, 1960'lı yıllarda Mısır'da İhvân-ı Müslimin'e (Müslüman Kardeşler) yapılan zulmü konu alan Hekimoğlu İsmail'in "Minyeli Abdullah" romanının aynı isimle 1989 yılında sinema filmi olarak çekildiğini biliyor musunuz?

1990 yılında........

© Haber Vakti