Kudüs bizim için ne ifade eder?
BM Genel Kurulunun yapıldığı bir gün de İsrail Tunus limanındaki Sumud gemisine 2. kez, Katarda Hamas müzakerecilerine, Suriye’deki TSK askeri tesislerine ve Lübnan’a saldırıyor. Mısır’a giden bizim Milletvekilleri basın açıklaması yapıp döndüler. Bir basın açıklaması için değmezdi. Her seferinde her partiden bir iki kişi gidip, orada BM yetkilileri, Mısır Parlementosu, Ürdün meclisindeki milletvekilleri ile görüşüp dönseler, bir grub dönerken yeni grub orada nöbeti devralsaydı, avukatlar baroları, bir grub Media’yı, başka bir grub STK’ları ziyaret etseydi. Bu gelgitler, en azından Sumud gemileri gelene kadar devam etseydi. Türkiye de oraya gözlem yapmak için bir Helikopter gemisi gönderseydi.. Şimdi Mısırdan dönenlerin Ankara’da buluşup, gözlemleri ve taleplerini TBMM Başkanlığına ve Beştepe’ye yazılı olarak sunup bir basın açıklaması ile bu talepleri kamuoyu ile paylaşmaları gerekir. Bu heyetin ayrıca STK’lar ve insani yardım kuruluşları ile buluşup konuyu kapsamlı olarak müzakere edip, konun bundan sonra da takipçisi olmaları gerekir.
Hatta İslam ülkelerinden gelen milletvekilleri ile de orada bir diplomasi Merkezi oluşturulabilirdi. Neyse olan oldu. Durum ortada. Bana kalırsa İsrail, içeride kullandığı elemanları üzerinden Türkiye’de bir takım hedeflere saldırması sürpriz olmayacaktır.
İsrail, kendi cehennemi için bütün imkanlarını seferber etmiş gözüküyor. Kendi yok edişini ve cehennemini hak etmek için var gücü ile çalışırken, aynı zamanda tutuşturduğu bu ateşle, İslam dünyasının ve insanlığın uyanışına vesile olacak, örtülü gerçeklerin ortaya çıkmasına sebeb olacak bir şey yapıyor. ABD’de insanlar uyanıyor. AB’de insanalar uyanıyor. Bu gidişle en son uyanacak ülkeler İslam ülkeleri olacak gibi sanki. Derin bir uykudalar, narkoz yemiş gibiler. Bugün Nepal’de yaşananlar, yarın dünyadaki diğer bir çok ülkede de yaşanabilir. Dünya oraya gidiyor sanki. Kimse “bizde olmaz” demesin”, olmaz olmaz çünkü. Herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hükmü vardır. “Zulm ile abad olunmaz”, bu sünnetullahtır. Zulüm, adaletin yokluğudur!
Kudüs bizim bizim için din davasıdır. Gazze direnişi bizim için bir Cihad ve Şehadet mektebidir. Vehn hastalığından (ölüm korkusu ve dünya sevgisinden) kurtulmamız için bir şifahanedir. Orası bizim “ilk kıblemiz”dir. Orası “İsra’nin makamı”dır, “dinin direği” olan, gözümüzün nuru, hakikati görmek, Hakkı Hak, batılı batıl bilip Hak’da toplanmamız için Ümmül Kur’an olan, günde en az 40 kez okuduğumuz Fatiha’nın manasını idrak için “Namazın farz kılındığı” yerdir. Hadim’i olmakla şeref bulduğumuz, Kur’anî bir ifade ile “muvahhidlere vadedilen” “Arz-ı Mukaddes” (Kutsal Topraklar) bizim için Hz. İbrahim’den, Hz. Musa, Hz. Davud, Hz. Süleyman ve Hz. İsa’dan devraldığımız manevi bir miras’tır. Diğerleri için tarihi ve kültürel bir miras olarak ırkı anlamda sahiplenilen bir coğrafya ve yapıdan söz ediyoruz. Kaldı ki onlar Hz. Davud’u ve Hz. Süleyman’ı peygamber olarak da kabul etmiyorlar. İsrailoğullarının birliğini sağlayan dindar bir kral........
© Haber Vakti
