İsrail’le ilişkiler: İnce uzun bir yol
Tarih övgü ya da sövgü değildir. Tarihi insanlar yapar, insanlar yazar. Allah’a yemin olsun ki, insanlar hüsrandadır, Kitab’da istisnaların kim oldukları yazılıdır. Topyekun aziz, ya da topyekun lanetli bir halk yoktur. Allah (cc) servet ve iktidarı onlar arasında dönüp dolaştırır.
Gerçek bize anlatılanlardan ibaret değil. En kötü zamanlarda bile çok iyi insanlar, çok iyi işler olabilir. En iyi zamanlarda bile, oradan kötüler, kötü şeyler olabilir. Allah (cc) bizleri nimetlerini kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan ediyor.
Kanuni dönemini hatırlayın, Fuzuli, Bağdat Seferinden hemen sonra yazdığı Şikayetnamesinde der ki, “selam verdum rüşvet değildur deyu almadılar”.
Kanuni zamanında, batıda Endülüs Emevi devleti, Doğuda Babür Şahlığı ve Horasan beylikleri yıkıldı, biz yardıma gidemedik, bugün Gazze’ye gidemediğimiz gibi. 1700’lerde Lale devri başladı. Lüks İsraf, saltanat. İtibardan tasarruf edilmiyordu. Boğazda “Sünnet düğünleri” alemin dilindeydi. “Direkleri gümüşten, yelkenleri ipekten, halatları ibrişimden gemilerimiz vardı”. Her konuda sarayın sorunlarını çözen “saray ulemalarımız” vardı, kavukları, altın sırmalı kaftanları ile her hünkarın emrine amade..
1789 Fransız devrimi ile batı ile birlikte bizde sarsıldık. Osmanlı’da devrim rüzgarı Tanzimat’la gösterdi kendini. 1900’lere gelirken İttihat Terakki’nin kucağına düştük. Cumhuriyet dediğiniz, İttihat Terakkinin siyasi kanadıdır. Abdulhamid, Talat, Cemal ve Enver paşadan oluşan bir trio kurmuştu. Biri Almancı, biri İngilizci, biri Fransızcı idi. Zaten Damat Ferid İngilizlerin ve Rothschild’lerin adamı idi. Rothschildler gözlerini Musul ve Baküye dikmişti. Saraya düşük faizli kredilerle daldılar. Abdulhamidin o ülkelere karşı kullanmayı düşündüğü paraları, o ülkeler saraya karşı kullandılar.
Abdulhamid “7 tarikatın postu”nu sarayın arka bahçesine sermişti. Diğer alim, arif ve münevverlere saray kapalı idi. Çünkü eleştiriyorlardı. Neyse, sonunda olan oldu. Çanakkale, Halife’nin Selanik sürgünü ve Cumhuriyete giden yol açıldı.
Menderes yönetiminin arkasında büyük Mason, Alliance İsrailiete’nin “Galib Hoca”sı Bayar vardı. Aslında Müslümanlara ölümü (CHP’yi) gösterip, hastalığa (DP’ye razı) ettiler. Demokrat parti, “batıya kalkan bir tren”di aslında. O CHP’nin yaptığını, din’i kullanarak, algıları yöneterek, insanları narkozlayarak yapıyordu. Soğuk savaş’ta, dinsizliğe / Komünizm’e karşı ehl-i kitab(!?) ABD’nin / NATO’nun yanında yerimizi aldık. 12 Mart sonrası CHP-MSP koalisyonu, 1. MC, 2. MC dönemi var. İran devrimi, Özal dönemini de geçelim. AK Parti’ye geçerken ANASOL-M’den önce bir Erbakan’ın REFAHYOL dönemi var, bir yıl süren ve 28 Şubatla sonuçlanan.
54. RefahYol hükümeti 28.6 1996’de kuruldu - 30.06.1997’de sona erdi. Bakın bu hükümetin tepesinde Morisson Süleyman var. Yanınızda ABD’nin mutemed hanımefendisi Çiller, öbür yanınızda F. Gülen’in mutemedi olan Meral Akşener var. Media’nıza, teşkilatınıza Adnan Oktar cemaati sızmış. Oktar 1980 sonrası gündeme geldi. 90’ların ortalarında RP’ye sızmış bir hareketti. Oktar’ın kim olduğunun, Hatta Çiller ve Akşener’in politik ilişkileri açısından kim olduklarını bilmek için haklarında derin bilgilere sahip olmak gerekmezdi, ama sonuçta olan oldu. Ordu desen bir çoğu BÇG’li. Yani NATO’cu Laikçi!
Malum lobi Erbakan’ı iktidara taşırken, aslında Gülen üzerinden Erbakan eliyle, ordu, polis ve MİT’teki BÇG’lileri........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon