Din afyon mudur?
Karl Marx'ın “Din Afyondur” diye bir ifadesi yok. “Religio halkın afyonu’dur” (Die Religion ... ist das Opium des Volkes) der ve bu ifade, 1843 yılında yazdığı "Hegel’in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı. Giriş" adlı makalesinde yer aldı. Bu yazı, 1844 yılında Marx’ın Arnold Ruge ile birlikte yayımladığı Deutsch-Französische Jahrbücher (Alman-Fransız Yıllıkları) dergisinde yayımlandı.
Marx bu ifadeyi, 19. yüzyıl Avrupa’sında dinin toplumsal rolünü eleştirirken kullanmıştır. Hedefinde İslam değil, Hristiyanlık ve ve Musevilik vardır. Hristiyanlıktaki İncil ve Rab İsa tanımı, hatta diğer dini kurallar, MS 325’de yapılan Tek Allah inancını savunan Arius’çulara karşı yapılan İznik konsülü ile başlayan süreçte tanımlanmıştır. Hatta Hristiyan tanımı ile, ancak Hz. İsa’dan 50 yıl sonra Tarsuslu bir Yahudi olan ve Hristiyanlara karşı ajanlık yapan Saul isimli bir Musevi tarafından kullanılmıştır. Yine hedefinde Musevilik vardır. Musevilik, bir Babil sürgününde bir kopuş yaşadı. 1. Sürgün MÖ 597, 2. Sürgün 587’de gerçekleşti. 70 yıl süren sürgün, MÖ 538’de sona erdi. Hz. Üzeyir aleyhisselamın önderliğinde Yahudiler MÖ 458 ya da 397’de geri döndüler. Hz.Üzeyir peygamber Tevrat’ı yeniden tedvir etti. Onun için de Yahudiler ona (Haşa) “Allah’ın oğlu” dediler. Hz. İsa zamanında da yine aslından uzaklaşmış bir din ve kitaplara göre İlah ve Rab konumuna yükseltilen din adamları tarafından yönetiliyorlardı.
Yani Marx’ın hedefinde, gerçek bir din değil, “Religio” olarak tanımlanan yapma/uydurma, “Dine karşı, dinin yerine ikame edilmeye çalışılan bir inanç biçimi olan Religio’ya karşı” bir duruşu vardı.
Marx’ın eleştirilerinin asıl hedefinde özellikle Prusya’daki feodal monarşi ve kilisenin toplumsal kontrol mekanizmaları vardı.. Marx, kilisenin dayattığı din telakkisinin, ezilen sınıfların yaşadığı acıları hafifleten bir tür “ağrı kesici” olarak işlev gördüğünü, ancak aynı zamanda mevcut sömürü düzenini sorgulamalarını engelleyerek bir yanılsamaya sebep olduğunu savunuyordu. Bu ifade ile mevcut kilise öğretisinin hem bir teselli kaynağı hem de toplumsal değişimi engelleyen bir uyuşturucu gibi işlediğini vurgular.
Marx’ın ifadesinde tek “Allah” (cc) ne de “Din” geçmez. “Tanrı” her hangi tapılan bir nesneyi ifade eder, o bir kıral, nesne ya da inek de olabilir. Din’den de söz edilmez, Religio’dan, kilisenin kurguladığı düzenden ve işbirliği içinde oldukları derebeylik düzeni, feodal yapıdan söz eder. Eleştirisinde İlahi olan değil, beşeri olan durum söz konusudur.
Bu Marx’ın bir Allah’a ya da dine inandığı anlamına gelmez. Kemalist solcular/Sosyalistler yine anlamını bilmedikleri Laiklik adına, doğrudan dine, İslam’a ve Müslümanlara karşı Marks’ın bu sözünü bir mızrak gibi kullanmaya çalıştılar.
Marx, kilisenin temsil ettiği inanç biçiminin “insan ürünü olduğunu ve insanın kendi yarattığı bu yapının, sömürülen sınıfları pasifize........
© Haber Vakti
