menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Devlet’in derin aklı, ya da!

349 0
27.10.2025

Devlet’in “Derin aklı” mı ya da “Derin devlet”in aklı mı? Nereden bakarsanız bakın, bu “Şeytani bir aklın ürünü” olan bir durumu ifade eder.

Önce devlet ve hükûmet aynı şey değil, bunu görelim. Devlet, belli bir toprakta yaşayan bir halkın, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, vicdani kanaat farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesini beyan eden bir sözleşme ile kurulur. Devlet organize bir şeydir. O kutsal bir anlam, değer ifade etmez. Devletin yönetimi, 3’e bölünmüştür. Bu bölme işlemi, servet, silah ve iktidar gücünün tek elde toplanıp, bu güce halka, ya da halkın bir kesimine karşı kullanmasını önlemek içindir. Devlet 3 parçadan oluşur: Bunlar Yasama, yürütme, yargı diye tanımlanır. Yasama Meclisi, Yürütme siyasi kadrolar ve bürokrasiyi, yargı ise adaleti temsil eder. Meclisin yasa yapma ve denetim yetkisi vardır. Yürütme kendi için polis ve istihbarat gücünü, askeri gücü, Hazineyi, Maarifi yönetir. Yürütmenin gücünü dengelemek için STK’lar, Basın, Meslek örgütleri ve sendikalara pozitif ayırımcılık getirilmiş, Sayıştay gibi yargı içinde rutin denetim mekanizmaları oluşturulmuştur.

Devlet kutsanmaz. Devleti yönetenlerin “cam ev”de oturması, şeffaf olması istenir. Ayrıca Yerel yönetimler için belli ölçülerde özerklik şartı da getirilmiştir. Yöneticilerin Yasama ve yargıyı baskılamaları durumunda “Self determination” kuralı getirilmiştir.

Kur’an bize “Raina demeyin Unzurna deyin” der. (Bakara 104): “Ey iman edenler! “Râinâ” demeyin, “Unzurnâ” deyin ve dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır”. Yani, devleti yönetenlere, beni bana rağmen dayattığın kurallara uymaya zorlama, beni gözet deyin” der.

“Onlar din büyüklerini İlah ve Rab edindiler” diye bir ayet nazil olduğunda, Hatem ibni adiy, biz “Din büyüklerimizi İlah ve Rab edinmezdik” deyince Allah’ın resulü ona şöyle demişti: “Hani onlar size bir şey söylerlerdi de, siz o şey üzerinde düşünmeden, onların söyledikleri şekilde onların dediklerini kabul ya da red etmez mi idiniz, işte bu onları İlah ve Rab edinmek demektir.” Burada “onlar”, din, devlet adına ya da o her kim ise onların sözlerini mutlak delil kabul etmek, sözü söyleyeni İlah ve Rab edinmek (Hüküm koyucu ve terbiye edici) olarak kabul etmek demektir ki, bu ancak Allaha ve resulüne aid bir yetkidir. Bu konuda (Tevbe 31)’de şöyle denir: “Onlar, Allah’ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i rabler edindiler. Oysa onlara sadece tek ilah olan Allah’a kulluk etmeleri emredilmişti. Ondan başka ilah yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir”.

Sizden olan ulul emre itaat” şartı, “sizden olan”ın, sizin kavminizden, mezhebinizden, partinizden olan biri değil, yetkisini bizden alan ve bize hesab veren, kişi ve toplum yararını esas alan, istişare ve şura, ehliyet ve liyakat konusuna sadık, kişilerin ferdi inanç ve tercihlerine mani olmayan meşru kurallarla ilgili itaat şartı vardır. Bu konuda bakınız: (Nisa 59): “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve sizden olan ulul emre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah’a ve Peygamber’e götürün. Bu, daha hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir”. Bir anlaşmazlık halin de nihai çözüm, konuyu Allaha ve resulüne götürmektir.

Yanı, itaat, kişi ya da........

© Haber Vakti