21.yüzyılın ikinci çeyreğine doğru hızla ilerlerken, dünya ekonomisinin yönünü belirleyen temel dinamiklerden biri “teknoloji yoğun yatırımlar” olmuştur. Dijitalleşme, yapay zekâ, robotik otomasyon, biyoteknoloji, enerji verimliliği, savunma sanayi ve uzay teknolojileri gibi alanlarda yapılan yatırımlar; yalnızca ekonomik büyümenin değil, aynı zamanda uluslararası rekabet gücünün de temel belirleyicisi hâline gelmiştir. Artık ülkeler sadece sermaye miktarlarıyla değil, teknoloji üretme ve uygulama kapasiteleriyle değerlendirilmektedir.
Teknoloji Yatırımlarının Yeni Ekonomi Üzerindeki Etkisi

Teknoloji yoğun yatırımların en belirgin özelliği, klasik sermaye birikimi modellerinin ötesine geçerek üretim faktörlerini yeniden tanımlamasıdır. Emek, sermaye ve toprak gibi geleneksel unsurların yanında artık “bilgi” dördüncü üretim faktörü olarak öne çıkmaktadır. Bilginin üretimi, işlenmesi ve ticarileştirilmesi; şirketlerin piyasa değerini belirleyen en önemli unsur hâline gelmiştir.

Örneğin, 2020’li yıllarda dünyanın en değerli şirketleri listesinin başında yer alan Apple, Microsoft, Google, Amazon ve Nvidia gibi devler; fiziksel üretimden çok, bilgiye dayalı teknolojik ekosistemler kurarak ekonomiye yön vermektedir. Bu durum, teknolojiye yapılan yatırımların ekonomik getirilerini çarpan etkisiyle büyüttüğünü göstermektedir.

Bunun yanı sıra, teknoloji yoğun yatırımlar sadece üretim süreçlerinde verimlilik artışı yaratmaz; aynı zamanda yeni iş alanlarının, mesleklerin ve ekonomik ilişkilerin doğmasına da zemin hazırlar. Yazılım mühendisliğinden veri bilimine, siber güvenlikten yeşil teknolojilere kadar uzanan geniş bir yelpazede, milyonlarca yeni istihdam alanı ortaya çıkmaktadır. Bu da ekonominin yapısal dönüşümünü hızlandırmaktadır.

Gelişmiş Ülkelerin Stratejileri ve Küresel Rekabet

Gelişmiş ülkeler, teknoloji yatırımlarını ulusal stratejilerinin merkezine yerleştirmiştir. ABD, Çin, Japonya, Güney Kore ve Almanya gibi........

© Haber Gündemim