menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ulus Devlet eleştirileri ve ortadoğu'nun geleceği

7 0
13.08.2025

Son yıllarda özellikle ABD merkezli bazı diplomatik ve akademik çevrelerde, Türkiye ve Ortadoğu devletlerinin yapısal meşruiyetini sorgulayan söylemler dikkat çekici biçimde çoğalmaktadır. Özellikle “Güçlü ulus-devletler İsrail için bir tehdittir”, “Osmanlı’nın millet sistemi daha kapsayıcıydı”, “Cetvelle çizilen sınırlar meşru değildir”, “Kurtuluş Savaşı ortak bir etnik mücadeleydi” gibi ifadeler, yalnızca tarihî gerçeklikleri tartışma iddiası taşımaz; aynı zamanda günümüzün jeopolitik hedefleriyle yakından ilintilidir.

Bu yazıda, söz konusu söylemlerin tarihsel bağlamı ve güncel yansımaları analiz edilerek, Ortadoğu’da ulus-devlet modelinin sorgulanmasının arka planı incelenecektir.

Ulus-devlet modeli, Batı Avrupa’da 1648 Westphalia Barışı’ndan itibaren gelişen siyasal bir yapılanmadır. 19. yüzyılda Fransız Devrimi ile birlikte “halk egemenliği”, “eşit vatandaşlık”, “millî irade” gibi kavramlar bu modelin temelini oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu ise çok-kökenli ve çok-dinli yapısıyla bu modele yabancıdır.

Cumhuriyet’in 1923’te kuruluşu, sadece bir iktidar değişimi değil, Bağımsızlık savaşı vermiş anti Emperyalist gönüllü, ortak vatan ve laik/eşit vatandaşlık temelli bir ulus kimliğinin inşasıdır. Türk milleti tanımı etnik değil, siyasal bir tanımdır.

1924 Anayasası’ndaki “Türkiye halkına” gönderme, bu yönüyle kapsayıcı bir çerçeve sunmaktadır. Ancak bu yapı, son yıllarda yeniden sorgulanmakta ve alternatif olarak Osmanlı’nın “millet sistemi” önerilmektedir.

Osmanlı’nın “millet sistemi”, modern anlamda bir çoğulculuk örneği değil, cemaatler üzerinden tanımlanmış hiyerarşik bir aidiyet sistemidir. Ermeni,........

© Haber Expres Gazetesi