KUM GİBİ, KUM GİBİ, EZİP GEÇME
Ahmet Kaya’nın o unutulmaz sözleri yankılanıyor kulağımda: “Kum gibi, kum gibi, ezip geçme...” Hayat bazen tam da böyle hissettiriyor. Kum tanelerine karışan hayallerimiz, dile getiremediğimiz hislerimiz, bastırdığımız acılar... Ne kadar kaçsak da o ince kum taneleri avuçlarımızdan kayıp gidiyor. Ne kadar sıkı tutmaya çalışsak da her şey dağılıyor, kayboluyor.
Ama bir soru var: Biz de kum gibi savruluyor muyuz zamanın içinde? Belki de kendi içimizde bastırdığımız her duyguyu bir avuç kumun içinde buluyoruz. Kimi zaman bir öfke, bir kırgınlık, ya da belki de yıllarca bastırdığımız bir acı... O anlar en derin izleri bırakıyor. Kum da böyledir; her şeyi içine alır, hiçbir şeyi dışarıda bırakmaz.
Duyguların sessizce şekil bulduğu bir alan... Kelimeler yetersiz kaldığında, kumun içinde şekiller oluşur. Parçalanmış hayaller bir araya gelir, kırık dökük anılar yeniden canlanır. Kum ne öfkeyi ne de acıyı reddeder. Onları içine alır, sessizce dinler.
Ve belki de en sonunda, o söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu fark ederiz: Bir gün hepimiz kum gibi dağılacağız. Ama belki de önce, içimizde birikenleri bir avuç kumun içinde........
© Günışığı Gazetesi
