menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DİJİTAL PANSUMAN

10 1
18.05.2025

Bir zamanlar Aristoteles’in tragedyalara biçtiği bir işlev vardı: katarsis. Yani, yoğun duyguların – korku, acı, öfke – sanatsal bir deneyim yoluyla boşalması ve ruhun arınması. Tragedyayı izleyen kişi, kendi iç karanlığıyla yüzleşir, gözyaşlarıyla yıkanır ve sonunda bir dinginlik hissiyle baş başa kalır. Sanatın en kadim işlevlerinden biridir bu: arındırmak.

Peki ya bugün?

Bugün her bireyin avucunda küçük bir sahne var. Adına sosyal medya diyoruz. Ve bu sahnede herkes kendi tragedyasını yazıyor, oynuyor, seyrediyor ve alkışlıyor. Kaygılar, öfke patlamaları, iç hesaplaşmalar, ağlamalar, terk edilişler, sevinç çığlıkları... Her şey kayıt altında ve her şey paylaşımda.

Artık duygular içimizde olgunlaşmadan dışa vuruluyor. Katarsis, estetik bir deneyim olmaktan çıktı; bir nevi dijital boşalma ritüeline dönüştü. Bir tweet, bir hikâye, bir TikTok videosu… Belki birkaç "beğeni" ile hafifliyoruz ama gerçekten arınıyor muyuz?

Duyguların Tüketimi

Sosyal medya, duyguların hızla dolaşıma girdiği bir ekonomi yarattı. Bu ekonomide öfke, üzgün surat emojileri, kırık kalpler ve "duy beni!" çığlıkları her gün milyonlarca kez üretiliyor. Ve bu üretimin temelinde çoğu zaman gerçek bir iyileşme arzusu değil,........

© Günışığı Gazetesi