Bİ’YORULSAYDIN, Bİ’DİNLENSEYDİN KEŞKE
Onun kaybı, sadece ailesi ve yakın çevresi için değil, toplumun geniş bir kesimi için büyük bir hüzün kaynağı oldu. Bunu hepimiz gördük.
Çünkü Önder, sadece bir siyasetçi değil, bir halk insanıydı. Sesini, nefesini ve mücadelelerini hep sıradan insanlardan yana kullandı.
Sözünü, sazını ve şiirini de bundan bipar bırakmadı.
Onun ölümü, yalnızca bir kişinin kaybı değil, o kişi ile vücut bulmuş birçok hak ve hukuk çalışmasının da kaybı gibi okunabilir mi bilemiyorum.
Ama ne yapıp edip bu kutsal ifadelerin kaybı olmamalı diye yaşamalıyız, çalışmalıyız.
Hiç unutmuyorum, bir ‘cumartesi anneleri’ etkinliğinde yanımdaki iki arkadaş “Yahu Sırrı Süreyya Önder diye biri var, televizyonlarda denk geldim onu dinledim, hiç alışık olmadığımız şeyler dile getiriyor” diye konuşuyorlardı. Kulak kesildim. Etkinlik sonrası bahsedilen programı açtım, adamın ağzından bal damlıyor. Her konu hakkında bir fikri var ve insanın gönül teline dokunabiliyordu.
Sosyal medya bu kadar faal değildi, bir şekilde adresini bulup mail attım kendisine. “Bunca hengame arasında böyle önemli ve güzel lafları edebilecek insanları bulmaya aç olduğumuz” mealinde bir şeyler yazmıştım.
“Eksik olma qardaş, o halde cumartesi günü annelerin oturumundan sonra bir kahve içek” diye cevap vermişti.
Sonraları içtik kaç defa kahveden de çaydan da.
Radikal Gazetesi’nde yazarken bir gün Mis Sokak’ta yine kahve içiyoruz. Yanımızda bir iki gazeteci de var, sohbet sırasında “Türk medyasının Kürt halkına ve onun özgürlük mücadelesine çok özür borcu var” demesi hayranlığımı arttırmıştı O’na karşı.
Sırrı Abi hep ‘cesur’ bir figür olarak tanındı. Hem de neredeyse en cesur........
© Güneydoğu Ekspres
