menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Saysak da Saymasak da Bugün Günlerden MEB!

7 0
13.10.2025

Günümüzde olup bitene baktığımızda başlık hem içerik olarak zor, hem de içi boşaltıldığı için çok kapsamlı bir konu. Eskiden olsa insanın aklına hemen yetenek, eğitim, liyakat gibi olmazsa olmazlar gelirdi. Artık onların modası ve zamanı geçeli çok oldu. Şimdilerde artık yandaşlık, taraf olmak, parayla alınan diplomaya sahip olmak, “hamili kart yakınımdır!” yazılı kartvizitler taşımak, toplantılarda çekilen fotoğraflarda herkesi iterek önlere geçmek, yerli yersiz bağlılık bildirmek vb yeterli oluyor.

Bu arada arka bahçe, ön balkon, geçiş koridoru, benim adamım, bizden biri derken gelinen nokta mı? Eğitim göçü, beyin göçü, kent göçü, ev genci vb gibi kaçınılmaz gerçekler…

MEB Y. Tekin’in; “Türkiye’nin toplumsal gerçekleri var. Karma eğitimi istemeyen ailelere farklı seçenekler sunmak zorundayız.” Şeklindeki açıklamasından sonra Ankara Dikmen’de açılan ortaokula hiç bir öğrenci kayıt yaptırmadı. Böylece toplum ayrıştırıcı eğitim modeline destek vermediğini belli etti.

Sonra ne mi oldu? Sen misin destek vermeyen diyerek hemen harekete geçen MEB yine tartışmaya daha doğrusu dayatmaya başladı. 4 4 4 olmadı. 4 2 deneyelim, olmazsa 1 3 verelim. Ya tutarsa, tutmaması için zaten neden yok. Çoğunluk bizde ya…

“Açlıktan yazın bile kışı yaşıyorum!” diyen işsiz genç…

“Merakımın peşinden koşmak artık çok zor!” diyen gençler…

“Geçim derdine düşmüşüz hayal bile kuramıyoruz!” diyen üniversiteliler…

Konuyu buraya getirmişken siz benim aklıma gelenlere bakar mısınız?

1923 yılında Mustafa Kemal’e; “Paşam! Vekil maaşlarını düzenleyeceğiz. Ne kadar verelim?” şeklindeki soruya, Paşanın; “Öğretmen maaşlarını geçmesin!” şeklindeki net, kısa ve ibret verici cevabı gelmez mi?

Yine Eşsiz Başöğretmenin 1928 yılında Bursa’da öğretmenlere seslenirken söylediği; “Yalnız ve ancak siz öğretmenler! Ölen ve öldüren birinci orduya niçin ölüp neden öldürdüğünü anlatan ikinci bir ordunun mensuplarısınız!” şeklindeki dağa taşa kazınan sözleri gelmez mi?

Öğretmenlerle mektuplaşan, onlardan gelen mektuplara tek tek yanıt veren, hasta olduklarında geçmiş olsun diyen ve çok erken ölümüyle başta Büyük Atatürk olmak üzere herkesi ağlatan dönemin Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati’nin; Cumhuriyetin ilk yıllarında Kırşehir valisine telgraf çekerek; “İlinize öğretmen gönderiyorum, onu garda karşılayınız!” şeklindeki öğretmene verilen değerin altını kalın çizgilerle çizen ifadesi gelmez mi?

MEB koltuğunda 7 yıl, 7 ay, 7 gün kalan,........

© Gerçek Gündem