“Çocukken başarılarımdan dolayı çok fazla övülüyordum”
Yıllar önce Sunay Akın ile tv8’de program yaptığımız yıllarda kendisiyle tanışmıştım. Sunay Akın övgüyle söz etmiş, yere göğe sığdıramamıştı. Bu övgüleri sonuna kadar hak eden biriydi, eğitimi, duruşu ve kişiliğiyle “İyi ki tanıdım” demiştim. Zaten yıllar içinde herkes tarafından tanınan, sevilen ve alanında uzman isimlerden biri de oldu. Doç. Dr. Özgür Bolat, Boğaziçi’ni birincilikle bitirdi. Sonra New York Üniversitesi’nde psikoloji okudu. Türk Eğitim Vakfı’ndan burs aldı, Harvard’ı 4:00 ortalamayla bitirdi. Türkiye’ye döndükten sonra Boğaziçi’nde öğretim üyeliği yaptı. Üstün zekalılar okulunda çalıştı. Doktora için Cambridge Üniversitesi’ne gitti ve ‘En Genç Araştırmacı Ödülü’ aldı. Bir yıl da MIT’e gitti, orada da liderlik üzerine çalıştı. Tekrar Türkiye’ye dönerek çocuk yetiştirme modelinin ülkemizde ne kadar yanlış olduğuna dair kafa yormaya başladı ve çocukların eğitimi üzerine çalışmalara, aileleri bilgilendirmeye devam ediyor. Eğitim bilimci Doç. Dr. Özgür Bolat ile yeni kitabı ‘Beni Övgüyle Utandırma’ üzerine konuştuk. Özgür’ü tanıştığım günden beri övmeye devam edeceğim, utanır mı orası ona kalmış. : )) Herkese iyi pazarlar dileriz.
‘Beni Övgüyle Utandırma’ kitabın hayırlı olsun, nasıl bir çalışma oldu ve bu konu çerçevesinde kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Sekiz yıl önce ‘Beni Ödülle Cezalandırma’ kitabımı yazmıştım. O kitapta ödüllerin zararlarını anlattım ve doğal olarak övgü konusuna da değindim. Çünkü övgü, sosyal bir ödül ve benzer mekanizmalarla çalışıyor. O süreçte fark ettim ki övgünün etkileri üzerine yapılan araştırmalar oldukça çelişkili. Bu yüzden literatürü detaylı bir şekilde taramaya başladım. Ancak övgü mekanizmasını tam anlamıyla çözmek zaman aldı. Son 50 yılın araştırmalarını tekrar detaylıca inceledim ve gördüm ki birçok çalışma birbirine zıt sonuçlar veriyor. Bunun neden böyle olduğunu, hangi bağlamlarda çakıştığını anlamak için uzun bir analiz sürecinden geçtim. Kitabın çıkması sekiz yılımı aldı, ancak son iki yıl boyunca çok yoğun bir şekilde çalışarak tamamladım.
“Bizim toplumumuz yarış odaklı”
Peki, neden bu kitabı yazdın?
Çünkü bizim toplumumuz yarış odaklı ve kolektif bir kültüre sahip. İnsanlar dış motivasyona çok bağımlı, sürekli övgüyle motive edilmeye çalışılıyor. Ancak bu durum bireylerde onaylanma ihtiyacını artırıyor ve içsel referanslarını zayıflatıyor. Halbuki ben, insanların motivasyonlarının dışarıdan değil, kendi içlerinden, yani değerlerinden, meraklarından ve ilgi alanlarından gelmesi gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden, övgü yerine bu tür içsel motivasyon kaynaklarını güçlendirmek gerektiğini topluma anlatmak istedim ve bu kitap doğdu.
“Övgü, dışsal bağımlılığa dönüşüyor”
Övgü bir çocuğun hayatında buradan yola çıkarak bir insanın ileriki yaşlarında ne kadar etkili ve önemli?
Övgü, bir çocuğun hayatında sanılandan çok daha derin ve uzun vadeli etkilere sahip. Kısa vadede, çocuğun motivasyonunu artırıyor ama uzun vadede onaya bağımlılık yaratabiliyor ve çocuğun kendi içsel referanslarını geliştirmesini engelliyor. Övgüyle büyüyen bir çocuk, ilerleyen yaşlarında kendini değerli hissetmek için dışarıdan gelen onaylara ihtiyaç duymaya başlıyor. Özellikle sürekli övülen çocuklar, yaptıkları işten çok, aldıkları onaya odaklanıyorlar. Bu da zamanla risk almaktan kaçınmalarına, hata yapmaktan korkmalarına ve yaratıcılıklarını kaybetmelerine yol açabiliyor. Çünkü kendilerini geliştirmekten ziyade, başkalarının gözünde “yeterince iyi” olup olmadıklarını sorguluyorlar. Bu durum yetişkinlikte de devam ediyor. Övgüyle büyüyen bireyler, başkalarının beklentilerine göre hareket etme eğiliminde oluyor ve içsel motivasyonları zayıflıyor. Övgü, bir süre sonra içsel güven yerine dışsal bir bağımlılığa dönüşüyor. Sonuç olarak, önemli olan, çocuğun kendi değerini dışarıdan gelen övgülerle değil, kendi çabası ve içsel tatminiyle inşa etmesi.
“Kişi odaklı övgüler, çocuğun hapishanesi olabiliyor”
Çocuklarımızı sıkça mı övüyoruz? Sıkça övmenin ne tür sakıncaları........© Gazete Pencere
