“Anlamlı olan oyuncu değil, anlamlı olan hikâyeler”
Senan Kara’nın yeni oyunu ‘Sivrisinekler’i nihayet izledim ve etkisi geçmeyecek bir performansla oyundan ayrıldım. Senan, sahnede adeta devleşiyor, öyle iyi oynuyor ki buradan kelimelere dökmek çok zor. Ellerim patlayasıya kadar onu alkışladım. Son yıllarda tanıdığım en özel kadınlardan biri kendisi. Nasıl derler; kumaşı kaliteli, duruşu farklı ve güzel, çok iyi bir oyuncu… Her rolde acaba bu projede nasıl, nasıl oynamış diye merak ettiğim ve bende heyecan uyandıran kadın oyunculardan. Senan ile yıllarını geçirdiği ve en sevdiğim yer dediği İstanbul Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi yakınlarında buluştuk ve uzun uzun sohbet ettik. Tiyatrodan girdik, oyunculuğa geçtik ve çok uzun bir sohbete daldık. Sayfamız yettiğince sizlerle paylaşıyorum. Başarılı, güçlü, emekçi kadın başta Senan Kara olmak üzere bütün kadınların 8 Mart’ını kutlarım. Herkese iyi pazarlar diliyoruz.
Sivrisinekler’i nihayet izledim, sana bir sürü de ödül getiren bir oyun oldu. Senin için oynadığın karakter ne anlam ifade ediyor ve nasıl bir karakter?
Jenny, oynamaktan çok zevk aldığım bir karakter oldu. Çünkü biraz kendi doğruları olan, özgür ve inandığı şey için mücadele eden bir karakter. Aile içinde Jenny'ye baktığımız zaman aslında bilim insanı anne, abla, baba profili içerisinde sigorta pazarlama işiyle uğraşan, ortalama kariyeri olan biri. Ama buna rağmen duygusal zekâsı çok gelişmiş ve sonuna kadar inandığı şeyin arkasında olan bir kadın. Bunun yanı sıra mizahı güçlü, ruhu özgür ve empati duygusu çok yüksek bir kadın. Bana lunapark gibi geliyor Jenny’yi oynamak. Bir lunapark içerisinde çok oyuncaklı bir rol benim için.
“Tiyatro çok büyük bir antrenman, disiplin isteyen bir şey”
Çok ciddi, iyi oyunculuk ve performans gerektiren oyunculuğun ve duygu durumlarının sahne sahne değiştiği hem de kıyafetlerin değiştiği de bir durumu var. Bir anda bir espri yaparken anında o yüzündeki değişim, o gözüne düşen ağlama durumunu hissedebiliyoruz. Çok zor bir rol ve sen çok iyi oynuyorsun.
Çok böyle melodrama kaymadan, çok samimi, gerçek bir oyunculuk isteyen bir durumu var gerçekten rolün. Daha önce oynadığım rollerden çok farklı, çok zorlanıyorum elbette. Bir kere meydan sahnede oynuyorum, seyircinin ayakucundayım ve boş oynadığım bir an yok. Bu çok büyük bir antrenman, disiplin isteyen bir şey.
“Hiçbir oyunda bu kadar yorulduğumu görmemiştim”
Nasıl oluyor, nasıl hazırlanıyorsun?
Oyun günleri sabah başlıyorum hazırlanmaya. O cümleler, kadının hikâyesi kafamdan geçerken bir yandan da oyunun başından sonuna genel hikâyeyi akıtıp bu kadının derdi meselesi ne diyorum. Zihni oyunla meşgul etmek iyi geliyor; o motor evde başlıyor ısınmaya yani sahneye girer girmez de hazırım zaten. Kulise gideyim, arkadaşlarımla muhabbet edeyim, eğleneyim öyle bir lüksüm yok. Böyle bir karakter ve böyle bir oyun değil zaten. Gerçekten bütün bir hafta bu disiplinle oyuna gidiyorum. Oyun bittikten sonra da hiçbir oyunda bu kadar yorulduğumu görmemiştim. Çok büyük bir mental ve fiziksel yorgunluk oluyor.
“Biz ödül almak için yola çıkmıyoruz”
Bence oyunculuk okullarında bu tiyatro performansı, senin oynadığın karakter, iyi oyunculuk budur diye gösterilmesi gereken oyunlardan ve karakterlerden biri diye düşünüyorum. Nitekim herkes de böyle gördü ki, bir sürü ödül de kazandırdı bu oyun sana. Ödüllendirilmek nasıl bir duygu?
Ödüllendirilmek her şeyden öte işin görülüyor olması demek yoksa biz ödül almak için yola çıkmıyoruz. Ama o süreçte işin sürprizi bu; “Biz seni gördük ve takdir ettik” demek bu. Mutlu ediyor tabii ama beni asıl mutlu eden şey; ‘Sivrisinekler’le beraber etrafımda genç meslek adayı insanlar birikmeye başladı, bu benim için en büyük ödül oldu; Onlar ağzımın içine bakıyorlar, ne öğrenebiliriz, ne kapabiliriz diye, bu durum mutluluk verici. Pırıl pırıl bir genç öğrenci grubum var, ben de onlardan çok şey öğreniyorum. Oyunu herhalde 10-15 kere falan izlemiş birçoğu. Onlardan güç alıyorum, elimden geldiğince onlara destek oluyorum. Onlarla ben de mesleği yeniden keşfediyorum. O kadar güzel bir şey ki. Elbette ödüller çok değerli ama bir yolculuk var burada, gittiğimiz bir yol var ve o yol hiç bitmiyor. Merak, heyecan, araştırmak ve öğrenmek hep devam ediyor.
“Tiyatro hissediyorsun o ayrı ama izleyemediğin bir şey”
Tiyatro oyunları çok acayip, oynuyorsun ve bitiyor. Ama ben senin kendini izlemeni çok isterdim, kaydı falan alındı mı oyunun, izleyebildin mi kendini?
Görmedim, hiç izlemedim. Hiçbir kayıt da yok. Tiyatro öyle bir şey olmadığı için bu da çok acayip, ne kadar iyi oynadığını ya da oynayamadığını göremediğin bir şey. Yani hissediyorsun o ayrı ama izleyemediğin bir şey. İzleyemedim. Kaydı alındığında izlemek isterim elbette.
“Tiyatro seyirci ve oyuncu var olduğu sürece devam edecek”
Sektörde algıladığımız oyunculuk dünyası ve oyuncu kavramının dışında kendini huzurlu ve iyi hissediyor musun, tiyatronun varlığı sana güç veriyor mu?
Biz antrenmanı burada yapıyoruz aslında. Hem mesleki olarak geliştirir hem de hiçbir zaman ölmeyecek bir........
© Gazete Pencere
