Kıyafetime de haberime de karışma!
Ülkemizde ifade özgürlüğü ve protesto hakkı her gün ihlal ediliyor, yüzlerce deneyim ve dava biriktirmiş durumdayız… Geçen hafta da Fatih Altaylı tutuklandı, küpesi nedeniyle genç bir kadın üniversite sınavına alınmadı, kıyafeti tartışma konusu yapıldı, Onur Yürüyüşleri yine yasaklandı, muhalif medya kanallarına yayın durdurma cezaları verildi. Kadınlar istediği gibi giyinecek, istediği gibi yaşayacak… Çünkü artık protesto ve direnme hakkı için direnecek bir toplum var.
Ülkenin iki ana meselesi; ekonomi ve demokrasi olmaya devam ederken, ikisinde de giderek ağırlaşan gerçekleri dile getirenleri susturmak için yapılan yeni tutuklamaların, yeni ihlallerin öne sürülen gerekçelerine de haliyle kimse inanmıyor. Tıpkı kadın cinayetlerinde öne sürülen bahanelere kimsenin inanmadığı gibi.
Geçtiğimiz hafta sonu Ankara Barosu Toplumsal Dava ve Hukuk Araştırmaları Merkezi (TODAM) “Toplanabilir miyiz? Protesto Hakkı” başlığında bir konferans düzenledi. Çok da iyi yaptı, sayelerinde toplandık ve ifade özgürlüğüyle iç içe olan protesto hakkını, evriminden başlayarak bütün boyutlarıyla iki gün boyunca konuştuk.
Epey zaman önce planlanmış ama çeşitli sebeplerle yapılamamış olan konferansın zamanlaması da isabet oldu. Gerçi bizim ülkemizde ifade özgürlüğü ve protesto hakkı her gün ihlal ediliyor, yüzlerce deneyim ve dava biriktirmiş durumdayız. Ama tam o sırada Fatih Altaylı tutuklanıyor, küpesi nedeniyle üniversite sınavına alınmayıp kapılarda kalan genç arkadaşımızın kıyafeti tartışma konusu yapılıyor, Onur Yürüyüşleri yine yasaklanıyordu. Ve birbirinden çok ayrı gibi görünse de bütün bunlar birbiriyle ilişkiliydi. Nitekim izleyen haftada da hak gaspları devam edecek, muhalif kanallara yayın durdurma cezaları verilecekti.
TEMEL HAKLARA GASP VE AÇLIK SINIRI
Geldiğimiz noktada bu gasp, bir anlamda temel ifade hakkımız sayabileceğimiz “seçme seçilme hakkına” kadar uzandı ve bütün bunlar nüfusun yarıdan fazlasının açlık sınırının altındaki asgari ücretle yaşamaya çalıştığı ortamda yaşanıyor.
Gıda ve kira enflasyonunda OECD ülkeleri arasında birinciyiz. Hayat pahalılığı öyle bir noktadaki, şöyle söyleyeyim; komşu ülkeler bir zamanlar avantajlı olduğu için alışverişe bize gelirken, bizim dolduramadığımız sepetleri artık onlar da doldurmuyorlar, AVM’ler boş. Tam tersine fahiş yurtdışı harcına ve döviz kuru farkının dezavantajına rağmen, biz yurtdışından alışveriş yapmaya çalışıyoruz, ne tuhaf değil mi?
İşte böylesine........
© Gazete Pencere
