menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Muhalefet Mi? O Da Kim Oluyor?

26 0
07.09.2025

Hadi itiraf edelim… Biz muhalefeti sevmiyoruz. Çünkü eleştiri kaldıramıyoruz. Birinin bize “sen haksızsın” demesini kabul edemiyoruz. Bırakın haksız olmayı, bir şeyin bizim düşündüğümüz ya da istediğimiz gibi değil de başka türlü olabilme ihtimaline bile tahammül edemiyoruz. Bildiklerimizin doğru, değerlerimizin iyi olduğundan hiç şüphemiz yok. Üstelik kendi ‘doğru’ ve ‘iyi’lerimizi yaşamak da yetmiyor, onları başkalarının da yaşaması gerektiğinden çok eminiz. Eleştirilmekten hiç hoşlanmıyoruz ama eleştirmeye de bayılıyoruz ve bunu da eleştirel düşünceyi hiç kullanmadan yapıyoruz. Çünkü eleştirel aklın nasıl işlediğini, eleştirel düşüncenin ne olduğunu da bilmiyoruz. Eleştirmeye bayılıyoruz dedim ama eleştiri nasıl yapılır aslında bilmiyoruz. Kötülemeleri, karalamaları; desteksiz, argümansız (kanıtsız) sözlerimizi eleştiri zannediyoruz.

Bu eleştirel akıl ve eleştirel düşünce çok önemli ve biraz derinlemesine işlenmesi gereken bir alan. Bu yüzden başka bir yazının konusu olarak onu şimdilik bir kenara bırakıyorum ve esas konumuza dönüyorum.

MUHALEFET İÇİN DEMOKRASİ LAZIM

Bu ara başlıktaki cümleyi bir de tersinden kuralım mı? Demokrasi için muhalefet lazım. Birinci cümle size doğru geliyorsa ikincinin de doğru geliyor olması lazım. Adeta palindrom (tersten okunuşu da aynı olan kelimeler. Örnek: ebe, kazak, teğet) kelimeler gibi. Literatürde böyle bir şey yok ama bir çeşit anlamsal palindrom’dan bahsediyorum. Bu tür ifadelerin özelliği şudur. Cümle içerisinde kullanılan iki kavram da var olabilmek için birbirine muhtaçtır. Yani biri olmadan diğeri olamaz. Bizim cümlemizden yola çıkarsak; muhalefet yoksa demokrasi, demokrasi yoksa muhalefet yoktur.

Bizler bireysel hayatımızda sürdüğümüz bireysel iktidarımıza muhalefet edenlere karşı nasıl davranıyoruz? Bazen bir tartışmaya giriyoruz, ama çoğu zaman onları dinlemiyoruz. Eğer çok ısrar ederlerse de onları hayatımızdan çıkartıyoruz. Böylece kendi hayatımızla ilgili başkalığı ve çeşitliliği kaybediyoruz. Bir başka deyişle kendi hayatımızda demokrat davranmıyoruz. Öyle olunca da demokrasi kavramını tam olarak kavrayamıyor, içimize de sindiremiyoruz. Kısacası demokrasi kültürümüz gelişemiyor. Bu da derdi demokrasi olmayan, hatta demokrasiyle derdi olan siyasetçiler için müthiş işe yarar bir ortam yaratıyor.

Öyle ya… Demokrasinin ne olduğunu kavrayamamış bir halka demokrasi diye neleri yutturabilirsiniz hiç düşündünüz mü? Mesela, bu halka demokrasi = sandık masalını anlatırsanız inanır. Bunun üstüne bir de çoğunluğun tahakkümü anlamını yüklediğiniz ‘millî irade’ sosunu döktünüz mü, işler iyice kolaylaşır. Artık halk “oy verebiliyorsam demokrasi var demektir” der ve bu yalana da inanır. Zaten eleştirel aklı çalıştırmadığı için, bu söylemi sorgulamaz da. Sonuç olarak demokrasinin olmazsa olmazı ‘kuvvetler ayrılığı’ onun için bir anlam........

© Gazete Pencere