İnsan hep ‘insanmerkezci’ mi düşünür?
Gelin bugün ülkenin ve dünyanın yorucu gündeminden biraz uzaklaşalım ve kendimizi sorgulamaya çalışarak, insan olarak nasıl düşündüğümüz üzerine düşünelim. İnsan insan olduğu için mecburen mi insanmerkezci düşünür? İnsanmerkezci düşünmenin nedenleri neler olabilir? Bu düşünce nedeniyle, doğadaki yerimizi yanlış anlamaktan, ahlaki değerleri yanlış kurgulamaya varan bir dizi hata yapıyor olabilir miyiz? İnsanmerkezci düşünerek kendimize avantaj sağlıyor gibi görünürken aslında kendimizi yok etmeye doğru gidiyor olabilir miyiz?
ANTROPOSANTRİZM TERCİH Mİ, ZORUNLULUK MU?
İyi-kötü, güzel-çirkin, yararlı-zararlı… Bu ve benzeri nitelikleri tanımlıyor, imgelerini belirliyor, kavramsal olarak içlerini dolduruyor ve anlamlandırıyoruz? Bunları nereden hareketle yapıyoruz? Elbette hepsine insani bir zaviyeden bakıyor ve oradan yola çıkarak yapıyoruz. Peki bu yaptığımız doğru ve adil mi? Tüm bunları, hatta ahlakı bile, insani bakış açısıyla tanımlamak doğru ve ahlaki mi? Yoksa doğru ve gerçek karşısında hatalı bir iş mi yapıyoruz?
Tanıdığım pek çok kişi “elbette insanmerkezci bakacağım, başka türlüsü mümkün değil, çünkü ben bir insanım” diyor. Yani onlara göre antroposantrizm bir zorunluluk. Evrende var olan bir özne (eyleyen varlık) olarak her şeyi kendine kıyasla, kendi değerleri ölçüsünde ve kendinden yola çıkarak tanımlamak ve belirlemek bu görüşteki insanlar için kaçınılmaz. Peki onların dediği gibi, bir insanın insanmerkezci düşünmemesi mümkün değil mi?
Ben bunun mümkün olduğunu, “mümkün değil” diyenlerin de şöyle bir hataya düştükleri görüşündeyim: İnsan olarak, insan gibi ya da insana yakışır şekilde düşünmekle, insanmerkezcidüşünmek farklı şeyler. Birincisi akıl yürütmek, ikincisi ise her şeyde olduğu gibi düşüncenin de merkezine, hatta önüne ve sonuna insanı koymak anlamına geliyor. Bunu yapınca da ister istemez iyi insan için iyi, güzel insana göre güzel, yararlı da insan için‘yararlı olan hâline geliyor. Bu durumda evrene antroposantrik bakmak, insan için bir zorunluluk, başka bir deyişle doğal bir yönelim değil de bir tercihtir diyebiliriz.
Peki insanın bunu tercih etmesindeki ana neden ya da nedenler ne olabilir? Ben bunun iki kök nedeni olduğunu düşünüyorum.Gelin birincisiyle başlayalım.
DENEYİM
Bence ilk neden, insanın sadece deneyimle öğrenebileceği sanrısı. “İnsan deneyimle öğrenir” sözünü çok duymuşsunuzdur. Bu görüş kesinlikle yanlış değil ama eksik. İnsan elbette ‘praksis’le (uygulama) öğrenir ve her şeyi olduğu şey (insan) olarak pratik ettiği (deneyimlediği) için bu eğilimdedir. Ancak bu, bizim için en ilkel öğrenme biçimidir. Neden derseniz, hayvanlar da böyle öğrenir. Bizim için de hayvanlara en yakın hâlimiz olan bebeklik dönemi böyledir. Herhangi bir şeyi hayvanlar da bebekler de yaparak öğrenir. Bir çeşit Pavlov’un Köpeği, başka bir deyişle koşullandırmameselesi.
Ivan Pavlov’un deneyini bilirsiniz. O yüzden fazla ayrıntısına girmeyeceğim. Ancak özetle şunu söyleyebiliriz. Köpeklerin yemekten hemen önce salya salgıladıklarını gözlemler. Bunun nedenini merak ederek o ünlü deneyinin yapar ve fark eder ki köpekler yemekten önce yemekle ilişkilendirdikleri bir uyaran alırlar. Mesela onları besleyen bakıcının ayak sesini duyduklarında salya salgılamaya başlarlar. O da bunun........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein