Dünyanın en güzel yalanı: Sanat
“Hepimiz biliyoruz ki sanat, hakikat değildir. Sanat, bize hakikati, yani en azından idrak etmemiz için bize verilmiş olan hakikati anlamamızı sağlayan bir yalandır. Sanatçı, yalanlarının doğruluğuna başkalarını ikna etmenin yolunu bilmelidir.”
Picasso’nun bu sözü sanatçı Marius de Zayas’a yaptığı bir açıklamada yer alır. Meraklıları, bu açıklamanın tamamını Colombia Üniversitesi Sanat Tarihi ve Arkeoloji Bölümü’nün yayımladığı Art Humanities Masterpieces of Art isimli eserin 321-323 sayfalarında okuyabilirler.
Picasso’nun bu sözü, sanatçı olsun ya da olmasın, sanat üzerine düşünen herkes için oldukça düşündürücü bir söz. Zira ressam, sanatın bir yalan olduğunu söylüyor. Ama bu öyle bildiğimiz ahlaksızca söylenen yalanlardan değil. Bu sözü ve sanatın yalanla ilişkisini, hatta sanatın yalandan ibaret oluşunu iyi anlamak lazım.
SANATIN YALAN OLMASI NE DEMEK?
Benzer bir sözü ünlü divan şairi Fuzulî’nin Aşka Sevdalanma şiirinin son iki dizesinde söyler: “Ger derse Fuzulî ki güzellerde vefa var / Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.”
Fuzulî’nin de Picasso’nun da sanatta gördüğü bu yalan ne anlama geliyor? Picasso’nun açıkça söylediği gibi, hakikatin izinde bir yalan. Fuzulî de aynı şeyi ifade ediyor. Onun bu dizelerindeki paradoks, aslında hakikati söylemek isteyen şairin bunu bir yalan kılıfıyla dile getirdiği anlamına geliyor. Peki yalanla hakikati dile getirmek ne demek?
Bunu anlamak için oldukça eskilere yolculuk yapmak gerek. Mitlerin çağına… Gelin yine felsefenin başladığı Antik Yunan’daki düşünürlerin ortaya attığı fikirlerle kendimize bir yol çizmeye çalışalım.
Örneğin Platon sanatı eleştirir. Eleştirir ama hangi sanatı? O, mitolojik hikâyelerin oluşturduğu sanatı sevmezdi. Bu hikâyeleri uyduran mitologların, her şeyi yalanlar üzerine kurduğunu ve insanları aldattığını söylerdi. Bu yüzden de tabiri caizse, Hesiodos ve Homeros gibi şairleri Devlet’inden kovmuştu. Yani mitolojik hikâyeler uyduran ve anlatan şairler, ona göre insanları aldatan, kandıran, bu nedenle de idealardan uzaklaştıranlardı. Bu bir ressam için de geçerliydi. Çünkü Platon’a göre esas gerçek bizim gördüğümüz nesneler bile değil, onların en ideal hâllerinin tek olarak bulunduğu idealar dünyasıydı. Bu düşünceyle örneğin bir marangozun yaptığı masa gerçek değildi. Onun gerçeği idealar dünyasında bir idea olarak en mükemmel şekliyle vardı. Marangozun yaptığı ise bir mimesis (taklit) idi. Bir ressam ise, marangozun yaptığı masaya bakarak onun resmini çizdiğinde taklidin de taklidini yapmış, bu anlamda da insanları gerçek masadan bir adım daha uzaklaştırmış olurdu. Platon’a göre bu tür sanatçılar gerçekle (ideayla) aramızdaki ciddi bir engeldi. Bir anlamda bahsettiğimiz türden sanat Platon için kötü bir yalandı. Peki sanat onun dediği gibi gerçekten de kötü bir yalan mıdır?
Aslına bakılırsa Platon bir yandan da sanata önem verirdi. Mesela müzik eğitim için şarttı, çünkü aynı zamanda matematik demekti. Ya da mitologların nefret ettiği hikâye anlatımını kendisi de kullanırdı. Onun diyaloglarını okuduğunuzda çokça metafora........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden