İç cepheyi güçlü tutmak böyle mi olur?
İktidar cenahı eleştirinin ve muhalefetin sınırlarını kendi belirlemek istiyor. Sınırı aştığını düşündüğü kişileri ve kurumları da acımasızca cezalandırıyor. Siyasi tarihimizde ilk defa da yaşamıyoruz bunu. Özellikle darbe dönemlerinde muhalif unsurların nasıl ezildiğini, meşum cezaevlerinde insan onurunun nasıl ayaklar altına alındığını tarih unutmuyor. Yazan ve düşünen insanların sadece yazdıkları ve düşündükleri için zulme uğramaları da bu döneme özgü değil...
Ancak bu dönemi geçmişten ayıran keskin hatlar var.
Geçmişte devlet iradesinin dayatmaları ülkeyi yönetenler açısından tartışmasız kabul edilmeyebiliyordu. Bu da yasaklanmaları ve cezalandırılmaları için yeter şart olarak görülüyordu. Çünkü mevcut siyasi yapılar ne kadar güçlü bir halk desteğine sahip olsalar da bir devlet partisi pozisyonunda değillerdi.
AKP’nin ilk yıllarında da durum farklı değildi. Ancak Fetullahçıların devletin kılcal damarlarına sızması ile başlayan ve darbe girişimi ile pik noktaya ulaşan olaylar ülkeyi sistem&rejim değişikliğine sürükledi.
AKP, devletle bütünleştikçe arkasındaki halk desteğini yitirdi ve bir devlet partisine dönüştü, doğal olarak devlet de parti devleti olarak zuhur etti.
Eski sistemde devleti yönetiyor olmak, devletin kurumlarını keyfince yönlendirmek anlamına gelmezdi.
Özellikle demokratik girişimler, kökleri dışarıda ve derinlerde olan devlet iradesini kızdırıyor ve geri püskürtülüyordu. Bugünün “parti&devlet”inde kısmen de olsa bir demokratikleşme ideali yok ve mutlak bir mutabakat söz konusu. Bu........
© Gazete Pencere
