Sınıf iktidarı ve Cinsiyet Eşitsizliği Mücadelesi: Yapışık ikizler
TÜLİN TANKUT
Dinin gölgesinde sürdürülmesi hedeflenen eğitim sistemi sözde toplumumuzu ileriye taşıyormuş. Geçen yazıda bu savın çağdaş toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olduğu üzerinde durulmuş; bireylerin laikliğe sahip çıkmalarının insanlık için bir ‘beka’ sorunu olduğu vurgulanmıştı.
Laik Cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğu’na göre ileri bir aşamaydı. Emekçi halkın sömürüye, ezilmeye karşı örgütlü mücadele vererek somut kazanımlar elde edebilmesi Cumhuriyet’in sağladığı “yurttaş” kimliği sayesinde gerçekleşmişti. Peki, yasalar kusursuz muydu? Batı’dan alınmıştı ve Batı’dakilerin kusurlarını taşıyordu. Bunların içinden biri , kadınların erkeklerle eşitlik mücadelesine gölge düşüren hukuk düzenindeki eril bakış açısıydı. Nitekim Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında kadın örgütlerinin de ısrarıyla cinsiyetçi yasa maddelerinde değişiklikler yapıldı. Bugün Cumhurbaşkanı kendi cephesinden Anayasa’nın değiştirilmesinin kaçınılmaz olduğunu savunuyor. Bunun kadınlara ne getirip ne götüreceğini kuşkusuz en iyi hukukçular bilir. Ancak , yürürlükteki yasaların kağıt üzerinde kaldığını , uygulamaların toplumda genel bir hoşnutsuzluk yarattığını görebiliyoruz. Yargı bağımsızlığı konusunda kadına yönelik şiddetin tırmanışına bakmak yeterli! Dünyada giderek güçlenen ve yönetim kademelerine egemen olan eril hegemonyanın da etkisiyle cinsel rolünü pekiştiren erkek, kadının hak arayışını sindiremiyor; “erkeklik krizi”ne girince de olanlar oluyor. Suçlular cezasız kalıyor. Kadınlar can güvenliği olmadığı korkusuyla tedirgin, eski eş şiddetine karşın , yasal koruma tedbirindeki gevşeklik, facialara neden olabiliyor.
Peki, kadın yoksulluğu yüzünden çıkar evlilikleri , sahte gelin dolandırıcılığı artarken suçu kadınlarda mı aramalı? Kapitalizmin kâr mantığıyla , insan ilişkileri de piyasalaştırılıyor. Ahlâkın kapitalist ideolojinin bütünleyicisi olduğu toplumda sonuç elbette ki böyle........
© Gazete Manifesto
