Kadınların sessiz çığlıkları
TÜLİN TANKUT
Yoksulluk derinleşiyor. Kadınlar günlük yaşamı sürdürebilmek için çırpınıyorlar; erkeklerse geçim sıkıntısının sorumlusu kendileriymiş gibi başları önlerinde, içe kapanmışlar. Çaresizlik aileleri, ucuz, düşük kaliteli merdiven altı ürünlere, semt pazarlarından artakalan mallara yönelmeye zorluyor; sağlık açısından sakıncalarını bile bile.
Öte yandan kadınların yaşam hakkı mücadelesi işe yaramıyor. Olanlara bakarak olabilecekleri tahmin etmek hiç de güç değil. Medyanın gündeminden düşmeyen şiddet, cinayet, katliam olayları, toplum olarak şiddeti kanıksadık mı sorusunu getiriyor akla. Kötü yaşam koşullarının körüklediği şiddet, çocuğun ailesinden korunmasını gerektiren olaylara bile neden olabiliyor. Kırsalda, kent varoşlarında, toplumsal yaşam geleneklere ve inançlara göre şekillendiğinden güçlü, zayıfın hakkından geldiğinde çocuğun, kadının , yaşlının, engellinin (ve tabii hayvanın, tüm canlıların) yasal korumadan yeterince yararlanamayacakları açıktır.
Başta siyasal iktidar olmak üzere onun güdümünde hareket eden kesimler, bu durumun düzeltilmesi konusunda, yaşamın dini kurallarla düzenlenmesini savunuyorlar. Peki, sonuç? MEB (Milli Eğitim Bakanlığı), DİB (Diyanet İşleri Başkanlığı) ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın imzaladığı program kapsamında uygulanan ÇEDES (Çevreme duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesi işe yaradı mı?
Öncelikle şu bilinmelidir ki: Eğitime dinsel müdahale- hangi din olursa olsun- kabul edilemez. Dinci, mezhepçi değerlerle eğitim kurumu yönetilemez. Çocuğa dünyayı kavrayışı için din........
© Gazete Manifesto
